Türkiye ekonomisi 2021’de %11 büyüyünce, yedek kulübesinde bekletilen as oyuncunun sahaya inişi kadar heyecana kapılmıştık. “Baz etkisi idi, pandemi sürecindeki kapanmama idi, geçici idi.” söylemleri arasında; 24 Şubat 2022 tarihinde, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile gerçek dünyanın acımasızlığına yeniden döndük.
Yine de 2021 büyümesi son 10 yılın en yüksek büyüme rakamı olarak kayıtlara geçti. Bu zaman zarfında, bu kadar sıkıntılı dönemlerin üstüne Gezi Parkı ve 17/25 konusu (2013), Rus Uçağının düşürülmesi (2015), 15 Temmuz kalkışması (2016), Rahip Brunson olayı (2018), Covid19 pandemisi (2020) derken; üstüne Anayasa oylaması (2017) dahil, 10 yılda 6 defa sandığa giden bir ülke için yakalanan bu büyümenin, önemli bir sonuç olduğu bile söylenebilir.
2020’nin pandemi ile geçmesi sebebiyle bütün yatırım ve üretim 2021’e aktarıldı. Ekonomi de bunun hakkını vermiş gözüküyor. 2021 için pandemi sonrası gelen dönem bakımından büyüme rakamları ciddi bir atılım sergilendiğinin göstergesidir. 2021 sene başında Türkiye için öngörülen büyüme beklentileri %3-4 aralığında idi. Her çeyrek için büyüme rakamları ve ihracat verileri açıklandıkça bu rakamlar teker teker revize edildi ve sonuçta %11 olarak gerçekleşti. Aklımız hep bu rakamda kaldı. 2022 de böyle olur mu derken başka gaileler, yeniden ekonominin ayağına dolanmaya başladı…
Yılın son çeyreğindeki faiz indirimleri sonrası yaşanan kur atağı ve artan dövize bağlı enflasyon, her ne kadar ekonomi için sarsıcı olmuşsa da bugünler de geçici olarak görülmelidir. Enerji fiyatlarının da özellikle petrol varil fiyatının Nisan 2020’de 16 dolar iken, 2021 başında 70 dolar ve bugün 100 doların üstüne çıkması göz önüne alındığında, enerji bağımlısı ülkeler için maliyet enflasyonu ağır baskı oluşturmaktadır. Haliyle bu durum bütün fiyatları etkilemektedir. Bütün dünyanın ve özellikle yanı başımızdaki Avrupa bazlı enflasyonun bizim için sonucu, ithal edilen enflasyon olarak çıkmıştır.
Pandeminin en çok vurduğu sektör olarak turizm de 2020’de 12 milyar dolar ve 2021’de 25 milyar dolarlık bir getiri sağlamıştır. 2022’nin şu günlerinde yaşanan Ukrayna-Rusya savaşının barışçı yollarla çözülmesi halinde bu yıl için benzer bir turizm geliri beklentisi söylenebilir. Ancak 40 milyar dolarlık hesaplar başka bahara ertelenmiş görünmektedir. Bu rakamlar gelişmenin ve büyümenin önünü açacaktır.
2020 bütün ekonomiler için bir hayal kırıklığı oldu. Bunun ivmesi 2021’e daha fazla büyüme olarak yansıdı. Haliyle 2020 yavaşlamasının birikmiş enerjisi ile hem ihracatın motivasyonu hem de tüketim yönlü gelişmelerle 2021’de yakalanan mevcut büyümeyi ortaya çıkardı.
Sektörlere bakıldığında, tarımda %2,16’lık bir daralma var…
Sanayi, özellikle imalat sanayi çok iyi; % 17’ lik bir büyüme yakalanmıştır. Bunun tabii sonucu ihracatın tetiklenip ülke büyümesine %5 kadar bir etki oluşturması olmuştur.
2021’de finans sektörü de küçülmüş görünüyor. Özellikle faiz politikası sonrası, enflasyon ve kurdaki yükseliş Türkiye ekonomisinde finans sektörünü belirli ölçüde yavaşlatmış oldu.
İnşaat, yıllardan beridir devam eden gerilemeyi, 2021’de de yaşadı. İnşaat yatırımları %8,5 gerilemiş görünüyor. Yatırımların artması emlak stoklarını azaltınca bu sefer emlak değerleri yükselmektedir.
İşgücü ödemeleri 2021’de milli gelirin %30’u iken; 2021’ in son çeyreğinde bu rakam %25’e kadar indi. Haliyle bu durum sermaye lehine bir gelişmedir. Gelir dağılımı bu konuda sıkıntılı sonuçlar verecektir. Bu da demektir ki büyüme herkesi eşit oranda büyütmüyor. Özellikle 2021’in son çeyrekteki kur atağı, sermayenin payını artırmış görünüyor.
Türkiye bu haliyle AB ve G20 içinde 4 çeyrekte yakaladığı bu büyümesi ile Kolombiya ve İsrail ile birlikte, en fazla büyüyen üç ekonomiden birisi olmuştur. Bu durumda kişisel milli gelir yeniden 10.000 dolara dayanmış oldu.