Trump ve Çin Üzerinden Dünyaya Yeniden Bakış
31 Aralık 2017
BİR HAİN NASIL YETİŞTİRİLİR? (Attila İlhan’dan)
27 Ocak 2018

24 Ocak 1980 ‘de alınan ekonomi tedbirleri Türkiye’nin Liberal/Kapitalist dünyaya eklemlenmesi için büyük adım olmuştur. Dönem, Turgut ÖZAL gibi yeni liderlerini de beraberinde getirmiştir. Zamanın Başbakanlık Müsteşarı ve aynı zamanda DPT müsteşar vekili  Turgut Özal, ülkenin ekonomik yapısını değiştiren büyük kararların hazırlayıcısı olarak ortaya çıktı. 12  Eylül 1980 darbesi sonrası da ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı ve reformların uygulanmasında söz sahibi olarak görevine devam etti. Bu kararlar, Türkiye’nin devletçi ekonomik yapısının, liberal ekonomiye evrilmesidir.

Her ne kadar bir azınlık hükümeti de olsa, 1980’de, Süleyman Demirel’in başbakanlığı ile başlayan süreç, Müsteşar Turgut Özal’ın geniş yetkilerle donatılması ile ekonomi yönetimi “istikrar paketini” hayata geçirmiş oldu. Programın temel göstergeleri şu şekildedir:

  1. Sabit kurdan günlük kura geçiş (Bunun için yüzde 32,7 devalüasyon yapılmıştır.)
  2. Devletin ekonomideki payının küçültülmesi (Günümüze kadar süregelen özelleştirmeler o dönemde başlamıştır.)
  • KİT’lerdeki özelleştirmeye uygun olarak destekleme alımlarında kısıntılar başladı.
  1. Gübre, enerji ve ulaştırma dışında sübvansiyonlar kaldırıldı.
  2. İthal ikameci dış ticaret, yerini ihracata dayalı kalkınmaya bıraktı. (Bugünkü cari açıkların temeli oralara dayanmaktadır.)
  3. Yabancı sermayeyi teşvik ve kar transferlerinin önü açıldı.
  • Yurt dışı müteahhitlik hizmetleri özendirildi ve desteklendi.
  • İthalat önce gümrük vergilerindeki kesintiler sonra muafiyetlerle sektörden sektöre farklılaşarak teşvik edildi.
  1. Döviz alım satımının önü açıldı. (Cebinde döviz bulunduran kişilere yönelik cezayı gerektiren hukuki işlemler iptal edildi.)
  2. Döviz ve faiz oranları serbest bırakıldı, reel faiz uygulaması başladı.

70 cente muhtaç iken

Devlet bir yanıyla düzen kurucu, öte yanıyla koruyucudur. Ekonominin yeşerdiği, üretimin geliştiği İklim gibidir… verimliliği sağladığı, üretim imkanı verdiği, refahı yaygınlaştırabildiği ölçüde ve bunun için gerekli araç ve gereçleri bu doğrultuda yönlendirebildiği ölçüde meşruiyetini koruyacaktır. Demirel 1970’lerin sonundaki meşhur krizlerden sonra, tek kalemde ödenen 70 milyon dolarlık Hac parasından kinaye, “70 cente muhtacız” buraya milyon dolarlar gidiyor anlamında bu ifadeyi kullanmıştır.   24 Ocak kararları bu muhtaçlık ve yokluk içindeki günlerin bir sonucudur. 24 Ocak 1980 istikrar tedbirleri kararlılıkla uygulanmış, Turgut Özal kendi bürokratları ile süreci başarıyla yönetmiştir.

Doğru kuru belirlemek bu süreçte çok önemli. Aksi takdirde sürekli değişen kurlar da piyasa için farklı risklere sebep olmaktadır. 24 Ocak döneminin önemli meselelerinden birisi de bu yeni kur seviyesidir.  O günlerde Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarı olan Tevfik ALTINOK, “Dolar kuru önemli ancak değerinin kaç olacağını bilmiyorduk” diye anlatır. “IMF 55 TL olsun” der, Rahmetli Özal ile mutfakta yaptıkları hesabın sonucunda 70 TL olmasını avantajlı bulurlar. O dönemde her yer kış-kıyamet kalorifer ile ısınıyor. Ama petrol olmadığından ısınmak da problem… Bir gemi bulduklarını söyler etrafındakiler. Bir tanker dolusu, petrol yüklü bir gemi hem de… Ancak para yok. Bir dönem Eximbank Genel Müdürlüğü de yapan rahmetli Ertan SAKIZLI’nın, ağlayarak anlattığı ve koca anfiyi sessizliğe ve hayrete sevk eden bu anının en can alıcı noktası, “bir gemi  kaptanının Türkiye Cumhuriyeti gibi bir devletle pazarlık etmesidir.” Çünkü kaptan, gemideki malın karşılığı olan paranın hesabına aktarıldıktan sonra, ancak petrolü limana indirmeyi şart koşmaktadır.

O günlerden bugünlere… Devlet olmak, devlet adamı sorumluluğu almak kolay değil.

Loading

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir