“… Endülüs’ün uğradığı yıkımla Batı Medeniyeti ortaya çıkmıştır. Batı Medeniyetinin (Grek-Latin-Kilise) devamı, hayatiyeti “Anadolu Mayası“nın yok edilmesine bağlıdır.
Endülüs; güney akım İslam medeniyeti mirasını temsil eder. Günümüz İspanya’sı, bu mirasın üzerinde, Endülüs mayası birliğinin, Grek-Latin-Kilise ittifakı tarafından nifak, bölme ve yok edilmesiyle kurulmuştur.
Osmanlı-Selçuklu; Kuzey akım İslam medeniyeti mirasını temsil eder. Günümüz Türkiye’si, kaynağı Türkistan olan “Anadolu Mayasının” mirası üzerine kurulmuştur. Endülüs Mayasının Grek-Latin-Kilise diyarı coğrafyasından silinmesi 300 yıllık bir sürede tamamlanmıştır. Endülüs Mayasından geriye kalan sadece Flamenko müziğindeki yanık sestir. Endülüs mayası yok edilerek modern çağ, yani batı medeniyeti başlamıştır.
Anadolu mayasının karşılaştığı yok olma ve yok edilme tehlikesi, Endülüs Mayasının başına getirilmiş olan süreçle aynı özellikleri taşımaktadır. Endülüs mayasının yok edilme anı ile, Anadolu mayasının mevcut durumu, tarihsel olarak yan yana durmaktadır.
İspanya (Endülüs) ve Türkiye (Selçuklu-Osmanlı) biri yok edilmiş diğeri yok edilme sürecinde olan iki medeniyetin/mayanın mirasçılarıdır. Her iki ülke için batı medeniyeti (Kilise) ile doğu (İslam) medeniyeti arasında “Köprü” tanımlaması yapılmaktadır. Köprü üzerinden geçilen, bir mekânı diğer mekana bağlayan yapılardır. Sabit, üzerinde medeniyet inşa edilen, yerleşilen mekanlar değildir. Endülüs (İspanya) ve Selçuklu-Osmanlı (Türkiye)’nın Batı Medeniyeti (Grek-Latin-Kilise) tarafından “Köprü” olarak tanımlanması, bunların medeniyet müktesebatının yok farz edilmesi veya medeniyet iddialarının (geçmiş ve gelecek) kontrol edilmeleriyle alakalıdır.
Anadolu mayasının yok edilmesi süreci, Endülüs mayasının yok edilme süreciyle benzerlik taşımaktadır. İç çevre koşulları ve dış çevre koşullarının uyum ve ittifakıyla “Anadolu Mayasının” birliğinin bozulması yönelik, bölme, birliğe nifak sokma ve nihayetinde yok edilme sürecine yönelik ittifak mükemmel işletilmektedir.
Bu ittifakın dışsal temel bileşeni Grek-Latin-Kilise birlikteliğidir. İç bileşenleri ise, Anadolu vahhabiliği, Anadolu paganlığı, Anadolu müşrikliği ve Anadolu hurafeliğidir. Bunların tamamı Anadolu mayasına nifak sokan, birliği bozan ve Grek-Latin-Kilise diyarındaki müktesebat ile kökten uyum içerisinde olan oluşumlardır.
Rahmetli Mustafa Çalık özelinde,
“Cedit Neşriyat”ın büyük hizmeti…
Yalçın hocanın da Kaş’ta, bilgelik deryasından damlalar kabilinden…
Birliği ortadan kaldırmanın ilk adımı “Anadolu Mayası Kimliği“ni sorgulamaktır. Söz konusu unsurlar bunun için öncelikle birliğin kimliğine nifak sokarlar. Gerçek beka sorunu, iktidarda kalmak veya iktidar olmak değildir. Veya bunlar için gerekli mevzuat düzenlemelerini yapmak değil, Anadolu Mayasının maruz kaldığı yok olma ve yok edilme tehlikesidir. Endülüs’ün kaderini yaşamamak için nifakın giderilip birliğin yeniden oluşturulması büyük önem taşımaktadır. Beka, Grek-Latin-Kilise diyarına karşı “Anadolu mayasının” korunması, birliğin tesis edilmesidir.
Anadolu mayasında “vatan” Anadolu insanın yeşerip geliştiği, birliğin oluştuğu mekandır. Bireylerin asli aidiyetine dayanır ve vatan kutsaldır. Bu nedenle, Anadolu mayasında susamışın su içmesi gibi can verilir ve gerektiğinde vatan için tereddütsüz baş alınır. Nifak sokanlar, birliği bozucu unsurlar Anadolu mayasındaki vatanı fark etmişler, ancak idrak edememişlerdir. Asli aidiyet yoluyla vatanı idrak edemedikleri için dönüşememişlerdir. Dolayısıyla bunlar Anadolu mayasının halkı değildir, çünkü mayaları tutmamıştır. Bunlar çeşitli kisve altında kendilerini gösterir ve nihai zeminde Grek-Latin-Kilise diyarının köleleştirme politikalarına gönüllü hizmet ederler.
Anadolu mayasının esası cümle varlığın birliği ve kardeşliğidir. Anadolu mayası itibariyle kardeşlik birlik üzerinden idrak edilir. Birlik de esasında “gönüle” mahsustur. Anadolu’da maya gönüle çalınır. Birliğin tesisi ve nifakın yok edilmesi kaynağı Türkistan olan, bin yılı aşkın var olan bu mayanın çoğaltılmasıdır.
Hukuki ve iktisadi bakımdan sorunların zaman alsa da çözümü vardır. Ancak toplumun ahlaki yozlaşmasının, birliğin bozulmasının, mayanın bozulmasının telafisi yoktur. Bulunduğumuz mekân açısında esas beka meselesi budur. Birliğin tesis edilmesi, nifakın giderilmesi, asli değerlere geri dönülmesi zaruridir. Asli kimliğimizi tesis eden, birliği esas alan Anadolu mayasıdır. Bu mayaya dönmek yok olmak ve yok edilmeyi giderecek yegâne yoldur.
Esas sorun; bu topraklarda son zamanlarda, ekonomik, hukuki, kültürel ve siyasi ilişkiler bakımından, sürekli değişimi esas alan bir toplum tesis edilmeye çalışılmasıdır. Bu şekilde toplum tesis edilemez. Sürekli değişen, kimliğinden uzaklaşan başka bir şeye dönüşür. Bu şekilde değişim, yapay bir toplum meydana getirir ve Endülüs gibi uzun vadede yok olur.
Dolayısıyla; Endülüs’ün kaderini yaşamamak için asli kimliğimize dönmek mecburiyetindeyiz. Aslî kimlik de kaynağı Türkistan olan mayadır… (ss.79-80).