Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Şubat ayı enflasyon rakamları açıkladı. Gözler elbette gıda fiyatlarında idi. Tanzim satışlar ile başlayan sebze meyve enflasyonunu indirme mücadelesi nasıl gidiyor ona bakıldı. Beklentiler “Tanzim işi”nin tutacağı, fiyatları aşağı çekeceği yönündeydi.
Enflasyonun Şubat ayı artışı % 0,16; Mart enflasyonu, bir önceki aya göre %1,03. Beklentilerin üstünde bir durum. Hala bir ümit var. TÜFE Yıllık artış, %19,67 oldu. Mart %19,71, Yine de ümitler Mart enflasyonunun düşeceği yönünde idi. Ancak muhtemel şüpheli Gıda enflasyonuna karşı Tanzim Satışlar, beklenen kadar etkili olamadı. Gıda fiyatlarına bakıldığında, bir önceki aya göre, Gıda ve Alkolsüz içkiler grubunda, Şubat’ta aylık % 0,90, Martta %2,44 artış olurken yıllık bazda Şubat-Mart aylarında sırasıyla %29,25 ve %29,77 kadar bir artış olduğu görüldü. Mart artışı beklentileri aşmış durumdadır.
Daha “ne var ne yok” denildiğinde, en fazla artış gösteren ilk yedi ürün arasında ilk sırada “marul” var: %35,2 artmış. Sonra maydanoz: %24. Kırmızı lahana %18,7 yükselmiş.
Kuru soğanı hiç sormayın. Aylık % 7,2 fiyatı düşmüş ama yıllık %220 artmış durumda. Dolar kuru gibi: Geçen seneye göre artış zirvede ama aylık artış yok gibi.
Pırasa da öyle… Kış mevsiminde kışlık sebze meyve ateş pahası. Kuru fasulye nohut bu fiyatlarla sofralarımızdan ayrılalı hayli zaman oldu. Pırasa aylık %9,3 artmış, yıllık %152 ‘ye varan bir artış.
Amerikanın keşfinden beri sofralarımızın yaz kış değişmezi patates, aylık bazda %6,7: yıllık %135 artmış. Keza ıspanaktaki fiyat artışı aylık %2,4 ama yıllık artış %135 olmuş.
Yeşil soğan öyle, lahana öyle…
Salça fiyatları dahi bu gidişe ayak uydurmuş gibi yıllık artış %92.
Yazarken tekrar hayretler içerisindeyim. Üzülüyor da insan. Satın alma gücü bu kadar artmıyor ki. Mevsimin sofralarımızdan eksik etmediğimiz ürünleri bunlar. Ama şunu söyleyebilirim ki son 15 senedir, ben böyle bir fiyatlama görmedim.
Tanzim Satışlar Sadra Şifa/ Yaraya Merhem Oldu mu?
Devletin yerinde müdahalesi doğru idi. Devletin böyle bir yeteneğinin olması ise daha doğru. Tanzim satışlarla girdi devreye. Tüketiciye öncelikle domates, biber, patlıcan, salatalık, kuru soğan ve patates gibi ürünler sunuldu.
Fiyatlar üzerinde hemen etkisi görüldü. Aylık bazda domates fiyatı %15, patlıcan ve kuru soğan %7 seviyelerinde düşerken, salatalık fiyatı %13 düştü. Patateste bir terslik var, fiyatı %6,7 artmış durumda.
Genel olarak tanzim satış noktalarında, tüketiciye sunulan sınırlı sayıdaki ürünlerin semt pazarları ve zincir marketlerin fiyatlarında da dolaylı bir düşüş sağladığı görülse de mutfak maliyetine etkisi çok sayılmaz. Zira tanzim satışta satılmayan pek çok üründe, hem aylık hem de yıllık bazda görülen önemli fiyat artışları vatandaş için sürpriz bir şok etkisi oluşturdu. .
Tanzim satışlar konusu elbette geçici çözüm… Tarla ürünlerine kadar bu destekleme vatandaş için bir rahatlama sağlar. Ancak “ne oldu da?…” sorusuna cevap aramak gerek. Tarımda dışa bağımlılık, tohumda, gübrede, ilaçta ithal egemenliği, fiyat dalgalanmalarını yönetemiyor. Bunlara bir de üretimin yetersiz ve verimsiz olması eklendiğinde, Sebze meyvede yüksek fiyat; çarşı pazarda yangın, kaçınılmaz oluveriyor.
Plansız programsız tarımın “Yarın”ı olmaz
Gıda enflasyonu bir günde ortaya çıkan bir sorun değildir. Uzun vadeli projeksiyonlar yapılmak zorunda. Öngörülemeyen ne varsa ölçüp biçilip, masada değerlendirilmeli. Tarım bunun en zor olduğu bir alan. Ekim dikimde arzı yönetmek zor. Ha deyince söküp atılmaz; ha deyince “iyi para etti hemen dikelim yarın toplar satarız” denen bir şey değil.
O yüzden tarımsal üretimde arz-talep dengesini sağlayabilmek daha önemli. Maliyetleri yönetmek kritik hal alıyor. Pazarlama kanallarını üretici ve tüketici lehine etkin hale getirmek elzem oluyor. “sıfır gümrüklü ithalat” ise hem başka çiftçilerin desteklenmesi hem kendi çiftçimize kötülük anlamına geliyor. Her kur saldırısında sarsılmak demek, girdilerde ithalata bağımlılık demektir.
Küsen çiftçi, üretimden vazgeçen kendi toprağına bile elini sürmek istemeyen vatandaşlarımız ise ciddi ve kritik sorunların habercisi olur. Bu kısır döngü sonunda ülkenin gıda güvenliğini ciddi bir tehlikeye atar. Destekler, teşvikler bazen işbilmez, işi yokuşa süren iki memurun elinde eriyip gidiyor.
Son söz, enflasyonda tek haneli hedefler tutacaksa, tarım “adamakıllı” ele alınmalı. Hedef, “enflasyonu %6-7 seviyesine çekmek,” tamam… Ama bu tarım ürünleri politikası ile çok da kolay görünmüyor…