Dedi Rusya…
Önce İran, sonra Venezüella ve Meksika ile görüştü.
OPEC konusu hala muamma. Öncelikli kriz Libya’nın toplantıya davet edilmemesi üzerine çıktı. Libya meşru bir devleti olduğu gerekçesiyle katılım ve söz hakkı istedi ancak beklediği ilgiyi görmedi. 27 Kasım’da Viyana görüşmeleri olumsuz neticelenirse, Libya’nın yan kulvardan piyasaya gireceği yönünde yeni bir risk olarak algılandı. Petrol arzı artacak ve yeniden fiyatların daha da düşmesi söz konusu olabilecekti. Oysa Rusya’nın talebi ve beklentisi arzı kısarak fiyatların yükselmesi üzerineydi.
ABD ise günde 9 milyon varil üretim düzeyiyle $ 750 milyon tutarında bir üretim düzeyine gelmiş durumda. Dünyanın Irak, Suriye, Libya ya da İran gibi “engelli” petrol bölgelerinde sorun devam etmesine rağmen ABD’nin bu arz seviyesi bir petrol kıtlığı ve yokluğunu piyasalara yaşatmadı.
OPEC günlük 31 milyon varil petrol üretiyor. Üretimin yaklaşık 1/3’ü Suudi Arabistan tarafından gerçekleştiriliyor. Enerji Piyasası Uzmanlarından C. Kozakoğlu’nun yerinde tesbiti OPEC ülkelerinin petrol bağımlılığı üzerine. Bu ülkeler petrol dışında bir şey satamıyor. Bütçeleri için de hayati önem arzeden husus “petrolün doğru fiyatlandırılması” ya da “kendi istedikleri ve belirledikleri” fiyattan satılması. Bütçe sözkonusu olduğunda arzu ettikleri petrol fiyatı Kuveyt ve Katar için varil başına yaklaşık $70, Rusya ve Suudi Arabistan için $100 son olarak İran, Libya, Venezuela gibi ülkeler için $140 olarak bekleniyor. Elbette bu üreticilerin fikri. Rusya gibi ihracatı sadece üç ürüne bağlı ve sadece petrolden toplam ihracat gelirlerinin %50’sini sağlayan bir ülke için fiyatlandırma çok önemli.
Bu yüzden Rusya petrol fiyatlarında meydana gelen düşüşten $100 milyar kaybetmiş durumda. Haliyle bunun Rusya merkez bankası rezervlerine de etkisi sözkonusu olacak. Petrol üreticisi ülkelerin üretimi kısması bu yüzden önemli. Eğer bir anlaşma gerçekleşmezse birinin kıstığı üretimi doldurmaya hazır başka ülkeler mevcut durumda. Çünkü ihracatta petrole olan bağımlılık ciddi boyutlara gelmiş durumdadır. Yine de Venezuela ve İran’ın azami üretim kapasitesiyle satabildikleri kadar petrol satmaya çalışması bir gerçekken üretimi kısmak Suudi Arabistan, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirliklerine kalmaktadır.
İran’ın nükleer programı pekçok yaptırım gibi petrol konusunda da yaptırımların önünü açtığından İran’ın günlük üretimi 1 milyon varile kadar düşmüş durumdadır. Daha fazla üretim yapmak ve satmak ile $20 dolar fazlasına satmak arasında bir tercihte kalan İran’ın üretimi kısması beklenemez. Irak ve Libya gibi petrol gelirleriyle ülkesini yeni baştan kurmak ve ekonomiyi düze çıkarmanın bir realite olarak masada durduğu ülkelerde üretim artışı hep gündemdedir.
Pazar ise kaynıyor. Alıcılar ya da petrole bağımlı ülkeler fiyatların düşmesinden memnun. Türkiye gibi ithalatının ¼’ü enerji olan ya da cari açığı, ithal ettiği enerji kadar olan ülkeler için fiyatların düşük seyretmesi umut verici bir durum. Ekonominin bu süreci iyi yönetmesi geçici olduğunu düşündüğüm bu durum açısından önemlidir.
Suudi Arabistan önceden ABD’ye satarken şimdilerde Çin baş müşteri konumunda. Çin’in Irak ve İran ile olan ticaretinin azalmasında, İran ve Irak’ın içinde bulundukları durum söylenebilir.
Irak müdahalesi dönemlerinde, $20 düzeyindeki petrol fiyatları için Venezuella devlet başkanı Hugo Chavez’in fiyatlar için “geçti o dönemler şimdi $80 konuşmak gerek” dediği günler yeniden gelmek üzere. Düşük fiyatlar, petrol üreticisi ülkelerin de kabusu olmuş durumda. Hem petrol gelirine duyulan ihtiyaç için arzı arttırmak, hem yüksek fiyat beklentisi ciddi bir tezat yaşatmaya devam ediyor.
Bekleyelim görelim…