ABD, üst akıl ile yönetilen ve bu aklın da kendisini yönetmesine izin veren bir ülkedir. Bu yüzden pek çok düşünce kuruluşunun ABD’de faaliyet göstermesi oldukça kolaydır. Çünkü ürettikleri bilgi ve hazırladıkları raporların daimi müşterisi Amerikan yönetimleridir. Bir de Savunma Bakanlığının yan kuruluşu gibi çalışan Rand Corporation var ki o, Pentagon’un tam bir merkezi niteliğindedir. Analizleri ve kritik stratejik önerileri ile ABD’nin “yol haritası” ondan sorulur.
Buna bir de ABD’li bilim insanlarının kazandığı Nobel ödülleri eklendiğinde ABD, bilim ve teknoloji olarak da kendisini sağlama almış olmaktadır. Nobel ödüllerinin yaklaşık %70’i ABD’de kalmaktadır. ABD plan – programları ve muhtemel senaryoları ile geleceği yönetmeye çalışıyor. Hiçbir şeyin de bilgisi ve insiyatifi dışında gelişmesine tahammülü yok. Bu konuda yerli ve yabancı pek çok uzmanın fikrini alabiliyor.
Rapora Genel Bakış
Önemli düşünce kuruluşlarından olan ve Amerikan devleti için de analiz ve raporlar hazırlayan RAND Corporation, geçen haftalarda Türkiye ile ilgili bir rapor yayınladı. Bu rapordan satır başlarını ve ülkemizi ilgilendiren kısımlarına dikkat etmekte fayda bulunmaktadır.
Her ne kadar rapor için kendileri, “Pentagon ya da Savunma Bakanlığı’nı bağlamaz, raporun içeriğinde yazanlar, kuruluşun kendi görüşleridir.” deseler de ABD Savunma Bakanlığı için hazırlanan, herhangi bir raporun çok ötesinde bilgi ve fikirler içeren bir çalışmadır. Amerikan çıkarları ve mevcut stratejileri için geliştirilen öngörüler ve engeller ile bunların nasıl bertaraf edilebileceğine dair fikirler bu raporlarda yer almaktadır.
Milliyetçi Türkiye Mesajı
Son rapor, “Türkiye’nin Milliyetçi Rotası: ABD-Türkiye Stratejik İşbirliği ve ABD Ordusuna Yönelik Sonuçları” adını taşımaktadır. Bu raporun başlığında dahi, “Türkiye aldı başını gidiyor.” Mesajı yer almaktadır. Bu rapora karşı doğrudan tepkisel yaklaşımların ötesinde söylenenleri anlamlandırmak gerekmektedir. Yoksa zaten konunun tartışılmasını isteyen RAND’dır. Raporda yekten, ABD menfeatlerine odaklanması ve bu konuda muhtemel engelleri açıklamaya çalışması gayet normaldir.
Hemen ABD’nin Evangelist ve Neo-Con yapısından girip, yeni sömürgeciliğinden çıkmaya çalışmak raporun anlaşılmasına mani olacaktır. Rapor 276 sayfa: ve Raporda yok yok… Elbette iç siyaset konuları başta geliyor. Türkiye’nin İsrail-Filistin meselesindeki tutumundan Irak -Suriye’ye; Karadeniz, Doğu Akdeniz’den Rusya hatta Kafkasya’ya kadar tüm etki alanları masaya yatırılmış durumda.
FETÖ ve silahlı kuvvetlerden “mahalle bekçilerine” kadar pek çok konu çalışmada analiz edilmiştir. Silahlı kuvvetlerden ilişiği kesilenler sayılarla ele alınmıştır. MGK ve YAŞ ayrı ayrı incelenmiştir. Özellikle kurumlara nüfuz etmek açısından askeri personelin önemine dikkat çekilmiştir. Burası şu açıdan önemli ki askeri bürokrasi yerine sivillerin bu kurullarda yer almasını Amerikan çıkarları için risk olarak görmektedirler.
ABD’ye Öğütler
Raporun ABD’ye mesaj kısmı ise RAND araştırmacıları tarafından şöyle ele alınmaktadır: Önümüzdeki on yıl ABD-Türkiye ortaklığı zorluklar ve çalkantılarla gidecektir. Uzmanlar Türkiye’nin iç dinamikleri ve küresel çıkarlarını değiştiren politik, sosyal ve ekonomik eğilimlere de dikkat çekiyor. Türkiye’nin kilit komşuları ve ortaklarıyla değişen ilişkileri hangi çıkarlarının ve komşularının ve ortaklarının çıkarları ile örtüştüğü ya da ayrıştığı karşılaştırmalı olarak anlatılmaktadır. Bunların olası sonuçları da ABD savunma planlaması ve ABD Ordusu üzerindeki etkileri değerlendirilmektedir.
Zaten başlıklarda yer alan anahtar ifadeler raporun odağına dikkat çekmektedir. “Türkiye Dönüm Noktasında”, “Türkiye’nin İran ve Irak ile İlişkileri: Kalıcı Rakipler mi, Yeni Bir Modus Vivendi mi?”, “Türkiye ve Arap Dünyası: Karma Görüşler ve Farklı İlgi Alanları”, “Dikkatli Ortaklar: İsrail-Türkiye İlişkilerinin Geleceği”, “Rus-Türk İkili İlişkisi: Huzursuz Bir Ortaklıkta Farklılıkları Yönetmek”, “Türkiye’nin Kafkasya ve Orta Asya ile İlişkileri: Gerçekleşmemiş Hırslar”,” Türkiye’nin Avrupa, Avrupa Birliği ve NATO ile İlişkileri: Bir Çekim Noktasına Ulaşma” gibi sekiz bölüm başlığı bile bir mesaj içermektedir.
Elbette burada ABD çıkarları için risk olarak görülen konu, mevcut siyasi iktidardır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın otoriter, karizmatik kişiliği ve etki alanı açısından önemine dikkat çekilmektedir. Farklı bir lider ile çalışmanın zorlukları ve aynı ölçüde etkili olmaması halinde yaşanacak riskler de burada anlatılmaktadır. Bu yüzden, Erdoğan otoriter bir lider ancak, onun gibi birini bulamadığın takdirde onunla çalışmanın bir yolu bulunmalıdır mesajı verilmektedir.
Özellikle Hulusi Akar ismi “anahtar kişi” olarak verilerek, hem hedef gösterilmekte hem de mevcut iktidarın gücünün sivil asker dengesini kurmasından geçtiği belirtilmektedir. Dolayısıyla ister istemez çalışmak zorunda olunan iki kişinin ismi, bu şekilde raporda yer almaktadır.
Eğer ordu içinde bir rahatsızlık ile hareketlenme olacaksa, “Akar ve uygulamalarından rahatsız” olan kitle tarafından bir operasyonun etkili olacağına dikkat çekilmektedir. Üstelik raporda, 161 defa “darbe” kelimesinin geçmesi bile ilginç. Sanki bilinçaltına müdahale gibi…
Rapor FETÖ sonrası nasıl bir TSK sorusuna cevap aramaktadır. SADAT ekibinin pan-İslamist tutum ve inançlarından endişe duymaktadır. NATO’dan ayrılan bir Türkiye’nin İslamcı bir profil çizmesindense; Avrasyacılarla birlikte hareket etmesini daha makul görmektedir.
Çıkarımlar
Rand Raporu Türkiye için dört senaryo üretmektedir:
ABD’ye bu doğrultuda yapılan öneriler:
Mevcut İktidarın devamı halinde;