Yüzyıllardır aynı coğrafyada olup da bu kadar kavgalı ve bir o kadar işbirlikçi kaç ülke vardır acaba?
Bir lideri kalkıp 24 Kasım uçak olayı üzerine, “İstanbul’u yok etmek çok kolay; Boğaz’a bir atom bombası atmak yeterli. Sular 10-15 metre yükselecek ve 19 milyon insanın yaşadığı şehri yok edecek.” Garipsenecek bir şey yok, bunu Liberal Demokrat Parti lideri Vladimir Jirinovski söyleyebilir ancak. 27 Kasım’da…
Aradan geçen zamanda bir mektup diplomasisi yaşandı. İlişkilerin düzelmeye başlayacağı resmen belli olunca bu defa “Türkiye bize Belarus ve Ermenistan’dan bile yakın olacak” diyen de Jirinovski… söze bir siyasetçi profili ile başladık. Ancak siyasetçinin ılımlı mesajlarının halk nezdinde karşılık bulacağı açık. Eski günleri hatırlayıp “dünle ilgili ne varsa yaşandı gitti cancağızım” modunda bir ilişki sürecindeyiz.
Yerli medyamız, Türkiye ne yapsaydı ya, bıraksaydı da uçaklar, “Ankara üzerinde bir tur atıp dönse miydi” derken; Rus medyası “sırtımızdan bıçaklandık” diyor daha bir şey demiyordu. Ama işte olmuyor. Komşuluk tahammül ve anlayış kadar işbirliğini de gerektiriyor. Ebedi düşman yok nitekim. Ülke çıkarı söz konusuysa diplomasinin kaygan ve dolambaçlı labirentleri bu çıkarları korumak için vardır.
Rus milletvekillerinden birisi (V. Nikonov), “Komşularla dostluğumuzu sürdürebiliriz, bize uzatılan eli, tutmak bize yakışır” diyerek bir tavır ortaya koymuştur. Türkiye, bölgesinde bir temsil kabiliyeti olan ülke durumundadır. Rus yakınlaşmasını, ABD veya AB karşıtlığının doğal ürünü olarak görmek, gerçeklerin uzağında olmaktır. Batının tehdit olarak algıladığı Türk-Rus yakınlaşmasını batı medyası “Batı’ya bir hareket” olarak görmemeli. Rusya’da özellikle Kommersant’ın, “Rus ayısı ile Anadolu kaplanı yakınlaştı” başlıklı haberi batı basınındaki “tehdit” olgusuna dikkat çekmektedir.
Buradan bir “mağdurlar işbirliği” ya da “küskünler ittifakı” haberi çıkar mı denirse Türkiye-Rusya-İran ve İsrail’den birisi gözardı edilerek bölgeye müdahale edilemez, demek doğru olur.
ABD düşünce kuruluşlarında uzun zamandır ABD’nin düşmanı Şii İslamı değil evrenselliği nedeniyle Sünni İslam olduğu görüşleri tartışılmaktadır. ABD, Afganistan’dan Bosna’ya, Afrika’dan Irak’a hatta Suudi Arabistan’a kadar Sünni İslam’la savaştığı bir gerçektir. İran ile ilgili dosyaların rafa kaldırılması sonrasında ABD, Irak ve Suriye’de İran’la ortak hareket etmeye başlamıştır. Bu ise İran’ın Suriye’ye yerleşmesi, İsrail için önemli bir tehdidin kapısına dayanmasına yol açmıştır. Saflar belli olmuştur: Rusya – Türkiye – İsrail ittifakına karşı ABD – İran – Kürt (PKK, PYD) ittifakı.
Rus ittifakı Türk Akımı ve Akkuyu nükleer santrali yeniden gündeme getirdi. Sonuçta Rusya’dan yıllık, 28 milyar metreküp doğalgaz ithalatı var. 100 milyar dolara çıkartılmak istenen, şimdilik, 35 milyar dolarlık ticaret kapasitesini de göz önüne alınca biz de Ruslar gibi söyleyelim:
-mojna?
-Neden olmasın?