Dolardan Kestirmeden Çıkış Olmaz
11 Ağustos 2018
Bu zamanda “Ekonomi” Yazmak
8 Ekim 2018

Gezi olayları başladığında          1 TL  54 ABD kuruşu (Cent) (27 Mayıs 2013),

Rus uçağı düşürülmesi sonrası   1 TL  36 ABD kuruşu (Cent) (24 Kasım 2015)  ve

15 Temmuz  2016 döneminde   1 TL  34 ABD kuruşu (Cent)   iken;

Şimdilerde 1 TL  18 Cent civarındadır.  Bugün bu değer darbe girişimi döneminin  de yarısına  inmiştir. Türk Lirasının son 5 yılda dolar karşısındaki değer kaybı %70’e yakındır. 10. Bu kaybın büyük kısmı, yılbaşından bu yanadır. Son 8 ayda TL,  dolar karşısındaki kaybı ortadadır.  10. Kalkınma Planında,  2014-2018 yılları için belirlenen hedefler arasında dolar kuru da bulunmaktadır. Kalkınma Planının son yılı olan 2018 için dolar kuru 1,97 TL olarak öngörülmüştür. Ancak 2017 ekonomik performansı ve büyüme rakamları üzerine şu yaşananlar çok kolay anlamlandırılamamaktadır.  Ekonomik olaylara siyasi, hukuki, askeri pek çok faktör birden dahil olmuştur. Baskın bir şekilde “kur” marifetiyle piyasalara salınan endişenin adı “kur atağı”  veya “kur(t) kapanı” durumudur.

Bir ekonomi için bunun kaldırılması mümkün değildir. Bunun adı ne olursa olsun, sonuç ortadadır. Yönetilmesi için olağanüstü önlemler ve çok boyutlu bir çaba gerektirmektedir. Bu konuda taraf olan Hükümet, üretici ve tüketicilerin sürekli bu süreçle ilgili birbirlerini bilgilendirmesi, alınacak önlemler ve sonuçlarının kamuoyu ile paylaşılması şarttır.

Evdeki küçük yavrunuzun ateşlendiğini düşünün. Nasıl ki bir anda babanın o günkü halı saha maçı, annenin eve gelecek misafirleri, abla ya da abinin arkadaş programı devre dışı kalıyor ve öncelik bir anda değişiyorsa; aynı durum burada da mevcuttur. Sürekli kontrol, bir takım ateş düşürücü önlemler ve en-nihayetinde en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak…

En yakın sağlık kuruluşunun ekonomiler için IMF olması elbette çok sürpriz değildir. Ancak ekonominin de kendi öz değerlendirmesini yapması gerektiği ve alabileceği bazı önlemler olduğu gerçeğini de unutmamak gerekir. Arjantin ‘in durumu ortadadır. 50 milyar dolarlık stand -by anlaşması masada durmaktadır. Faizlerin 1500 baz puan artırılması yetmemiştir. Ama hala nazlanan bir dış yatırımcı kitlesi vardır …

Türkiye’ye dönersek, başta sorumluluk hükümettedir. Yetki ve irade ondadır. Elinde bu sorunla başa çıkabilecek en önemli enstrümanlara sahip olan odur. Öncelikle bu konuda iç ve dış kamuoyuna gereken güveni vermesi ve kamuoyu ile bu iletişimi paylaşması gerekmektedir:

i. Mali disiplini ihmal etmeden koruyucu ve kollayıcı işlemlerin gerçekleştirilmesi,

ii. Orta Vadeli Plan (OVP), siyasi iktidarın elindeki en önemli enstrüman görünümündedir.

iii. Güven kırıcı af gibi işlemlerin önünün kapatılması, gerekirse bunun Anayasa ile teminat altına alınması,

iv. Hükümetin dolarla yapılan işlemleri derhal iptal etmesi,

v. Yerli ve milli ürün tercihini, kamu ihalelerinde kayırması ve teşvik etmesi gerekmektedir.

Merkez Bankası, “…fiyat istikrarından sorumlu” bir kurum olarak, onun da elinde birtakım önlemler mevcuttur. Bu konunun açık iletişimle bilgilendirilmesi, sonuçlarının paylaşılması esastır. Politika faizinden, banka mevduatlarına, mevduat güvencelerinden kredilere  pek çok enstrümanı kullanması beklenmektedir.

Üretici kesimin de ithal ikameci bir yönelim sergilemesi, hükümet teşviklerinin de ithalatı azaltıcı bir boyuta odaklanması gerekmektedir. Üretim öncelikle ithalata dayalı iç talebi azaltmaya yönelik alanlara yönelmeli ve sonrasında ihracat öngörülmesi esas tutulmalıdır.  Hükümetin de ihracat teşvikleri ve döviz kazandırıcı işlemleri önceliklendirmesi önem kazanmaktadır.

Vatandaşın da bütün bu süreçte etkisi ve payı büyüktür. Döviz, özellikle dolarla ilgili ve ithalata dayalı tercihlerini ötelemesi, “yerlisi varken”  ithalatı tercih etmemesi esastır.

Son husus “döviz talebidir.” Döviz de nihayetinde  TL ile alınıp satılan bir “maldır.” İhtiyacı olmayan bu fiyattan döviz almasın. Yabancılar da zaten bu fiyattan çıkmayacaktır. Çıkış değil pozisyon değişiklikleri beklenebilir. Devlet tahvillerinden hisse senedine geçişler görülebilir. Yabancılar da  3 TL olarak getirdiği dövizi 6 TL’den alması ve çıkıp gitmesi demek bütün kazandıklarını bırakıp gitmesi demektir. Bunun ekonomik bir yanı yoktur. Ekonomi paniği sevmez; kurdun puslu havayı tercih etmesi gibi, paniği fırsatçılar ister.

Sonuçta 2018 ödemeler yılı idi. Özel sektör sadece Nisan ve Mayıs aylarında toplam 20 milyar dolar ödeme yaptı. Bunu yapabildi. Son yüklü parça 8 milyar dolar ile Ekim /2018 dönemine ait. Bunlara ek olarak cari açıktan kaynaklanan ihtiyaçlar da eklendiğinde dolar ihtiyacı devam edecektir. Ancak 6-7 TL seviyelerindeki bir dolar kuru sürdürülebilir de değildir, gerçekçi de değil.  Doların, böyle bir dönem sonrasında makul düzeyi olarak, 4,80-5,20 TL uygundur.  Ancak bu kur atağının  def edilip bu kapandan çıkış biraz zaman alacaktır.

Konunun esas noktasına gelince… Herkes bu konuda farkındalık içerisindedir. Ekonomide sonsuz iniş ve sürekli çıkış yoktur. Kura bağlı her türlü işlemler ve süreçler bir kez daha  gözden geçirilmelidir. Dolara  bağlı ekonomilerin eninde sonunda bu tür kötü sürprizlerle karşılaşması kaçınılmazdır. bu konuda da alternatifler üzerinden çalışmalar yürütülmektedir.

Loading

1 Yorum

  1. Emre dedi ki:

    Hocam, yazdıklarınıza kesinlikle katılıyorum. Özellikle “Hükümetin dolarla yapılan işlemleri derhal iptal etmesi“ bence en ivedi atılması gereken adımdır. Hükümet bu konuda samimi olduğunu göstermeli ve kamu ihalelerinden yabancı futbolcuların transferine kadar dolarla işlem yapılmanın engellenebileği her alanda kati önlemler almalıdır. Umarım ülke olarak kısa zamanda bu darboğazdan kurtuluruz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.