ortalama insanın ortalama geliri olur
21 Ağustos 2014
YÜREĞİMİZİN UZANDIĞI YER: DUYGUSAL COĞRAFYA
29 Ağustos 2014

ÜNİVERSİTELERDE SOSYAL BİLİMLERİN GÜCÜ

MIT’de Beşeri Bilimlerin, Sanatın ve Sosyal Bilimlerin Gücü [1]

STEM (bilim-Science, teknoloji-Technology, mühendislik-Engineering ve matematik-Math) bilim dalları kendileri ile ilgili kariyer beklentileri doğrultusunda gelişmektedir. Sosyal/ Beşeri bilim dalları ise “merak” doğrultusunda gelişerek önemli ve gündemde olan bir tartışmanın konusu olmuştur.

Burada, MIT’de –Fen ve doğa bilimleri eğitiminin kalesinde-, hem büyük mühendisleri, bilim adamlarını, akademisyenleri ve vatandaşları eğitmek hem de kurumun yenilik kapasitesini sürdürebilmek için beşeri bilimleri önemli bulmaktayız. Hele ki sanatı ve sosyal bilimleri elzem gördüğümüzü, söylediğimizde bazılarınız şaşırabilirsiniz ama umarız yine de içiniz güvenle dolar.

Neden mi? Çünkü Kurumun amacı, bilgiyi ilerletmek ve enerji, sağlık, ulaşım ve daha diğer pek çok alandaki dünyanın en zorlayıcı sorunlarını çözmeye yardım etmeye hazırlanan öğrencileri eğitmektir. Bunu başarabilmek için, mezunlarımız tabi ki ileri düzeyde teknik bilgiye ve yeteneklere –bilim ve mühendislik alanlarının dehası olan fiziksel evren üzerine derin, orijinal düşünceye- ihtiyaç duyarlar.

Ama dünyanın meseleleri hiç bir zaman sıkı bir şekilde laboratuvarlarla, çalışma tezgahlarıyla ya da iş tablolarıyla sınırlı kalmadı. İklim değişikliğinden yoksulluğa ve hastalıklara kadar, çağımızın büyük sorunları değişmez bir şekilde özü ve ölçeği bakımından insanla ilgilidir; ve mühendisliğin ve bilimin meseleleri, derinden hissedilen kültürel geleneklerden, yapım kurallarına ve hatta siyasi gerilimlere kadar daha geniş insani gerçekliklerin içine gömülüdür.

Dolayısıyla öğrencilerimiz de salt eğitimi değil aynı zamanda insani kompleksiteleri –varlığımızı şekillendiren siyasi, kültürel ve ekonomik gerçeklikleri- derinliğine anlamaya ve beşeri bilimler, sanat ve sosyal bilimler tarafından işlenmiş düşünce ve yaratıcılığın güçlü formlarında akıcılık kazanmaya ihtiyaç duyarlar.

MIT’in eğitim müfredatı, son elli yılda bütün lisans öğrencilerinin edebiyat, lisan, iktisat, müzik ve tarih gibi konular üzerinde tatmin edici bir zaman harcamalarını gerektirecek şekilde önemli ölçüde evrim geçirdi. Aslına bakılırsa her bir MIT öğrencisi toplam aldığı ders saatinin neredeyse %25’ine denk gelen, bu türden en az sekiz ders almaktadır.

Bu sınıflarda öğrencilerimiz bireylerin, örgütlerin ve milletlerin kendi arzu ve kaygıları ile nasıl eylemde bulunduklarını öğrenmektedirler. Dünyanın her yanından insanlarla işbirliğine girmelerine yardımcı olan tarihi perspektifler, eleştirel düşünce yetenekleri, kültürel kavrayışlar edinmelerinin yanında, öğrenciler dinlemeye, açıklamaya ve ilham vermeye imkan tanıyan iletişim yetenekleri de kazanırlar. Öğrenciler pek çok insani durumun tek bir doğru cevabının olmadığını ve hayatın kendisinin nadiren bir matematik sorusu kadar kesin ya da bir denklem kadar titiz olduğunu öğrenirler.

                                                                                       Bu tür bir eğitimin değeri ile ilgili deborahen iyi bir kaç yorum, bizim Fen ve mühendislik mezunlarımızdan gelmektedir. Tıp fakültesini bitirmiş olan son mezunlarımızdan biri, bir doktor olarak sadece tıbbi bilgiye değil ama aynı zaman da hastalarının durumlarını ve hikayelerini de yorumlama yeteneğine ihtiyaç duyduğunu bize yazmış – ki mezunumuz bu yeteneğini edebiyat, çeşitli formlardaki hikayeler ve insanların hayati derecede önemli bilgileri paylaştığı yollar üzerine çalışarak edinmiştir. Mezunumuz şöyle demektedir: “Biyoloji dersi beni tıbba hazırladı, edebiyat ise doktor olmaya”.

Ayrıca bu durum girişimcilerin de dikkatini çeken bir durumdur. Onlar da çeşitlilik arz eden yeteneklerin olduğu gruplara değer verirler. Seçkin bir MIT mezunu ve girişimci şöyle demektedir: “Felsefeye Giriş ve Düşünceler Tarihi’nin, MIT’deki eğitimimin en kalıcı değerleri ve en çok faydalandığım dersler olduğunu şimdi anlıyorum”. Elektronik alanını dönüştüren bir diğer mühendislik mezunu da şöyle demektedir: “Genç bir insan için genel kültür eğitimi bir ihtisas alanından daha önemlidir. Birden fazla bilim dalı hakkında eğitim aldığınızda bu alanları anlamaya başlayabilirsiniz. Benim için iktisat ve tarih dersleri özellikle yararlıydı”.

MIT’de aldığı edebiyat ve sanat tarihi derslerini kendi dünya görüşünün gelişmesinde kilit role sahip olduğunu belirten seçkin bir MIT malzeme bilimi mezunu -ki kendisi şimdi Mühendislik Fakültesi Dekanı’dır-  bugünün piyasasında bir mühendisin ne başarmaya ihtiyacı olduğu üzerine öncü bir perspektife sahiptir. Ona göre, “İşverenler, öğrencilerin önderlik becerilerini, takım olarak çalışabilmelerini ve özellikle iletişim kurabilmelerini istemektedirler. Bu yeteneklerin çoğu da edebiyat, sanat ve sosyal bilimler sayesinde kazanılmaktadır. Dünyanın, insani bakış açısını dikkate alan yaratıcı sorun- çözücülere ihtiyacı vardır.”

Eğitimciler olarak öğrencilerimizin gelecekte aşmaları gerekecek engellerin ne tür şekillerde ortaya çıkacaklarını her zaman tahmin edemeyiz ama sürekli devam eden araştırma ve keşif sürecinde kendilerine rehberlik edecek olan bazı temelleri sağlayabiliriz. Öğrencilerimizin dirençlerini artırabilir ve onları hem alışıldık hem de alışıldık olmayan durumlarda analiz yapmaya ve sorun çözmeye hazırlayabiliriz. Hem STEM’e hem de beşeri bilimlere –karşılıklı olarak enforme edici bilgi biçimlerine- başvurarak, bizler öğrencilere kariyerleri ve yaşamları boyunca onları destekleyecek zihni ve tecrübi kaldıraçlar sağlayacak alet takımı vermeyi amaçlamaktayız.

Bilim adamı, mühendis, şair, kamu görevlisi ya da ebeveyn, mesleğimiz her ne olursa olsun hepimiz kompleks ve sürekli olarak değişen bir dünyanın içinde yaşıyoruz ve hepimiz bu alet takımındaki temel araçları kullanmayı hak ediyoruz: Eleştirel düşünme yetenekleri; geçmişin ve diğer kültürlerin bilgisi; sayılarla ve istatistikle çalışabilme ve bunları yorumlayabilme yeteneği; büyük yazarların ve sanatçıların sezgilerini kavrama; deney yapmaya ve değişime açık olmaya isteklilik; belirsizlikleri yönetebilme yeteneği.

Eğer bilgi birikiminin bütününün dünyanın karşılaştığı sorunlarla mücadele etmek –ve kazanılan zaferleri takdir etmek- için gerekli olduğu konusunda hemfikirsek, Amerikan hayatında başarılı olabilmek için beşeri bilimlerin daha az önemli hale geldiği algısına nasıl bir yanıt verebiliriz?

Başlangıç olarak iş hayatından aykırı hikayelere daha fazla dikkat sarf edebiliriz. Örneğin unutulmaz konuşmasında Google’ın başkan yardımcısı Marissa Mayer şöyle demekteydi: “İnanılmaz bir büyüme döneminin içindeyiz ve bu yıl 6000 kişiyi işe alacağız. Bunlar arasından 4000 – 5000 kişi beşeri bilimlerden gelecektir.” Mayer’in açıklamalarına göre kullanıcı arayüzü geliştirmek için insanları gözlemlemek ve onları anlamak, salt teknolojik yetenekler kadar önemlidir.

Dersliklerde de bazı farklı yaklaşımları kesinlikle deneyebiliriz. Küçük bir seminer sınıfında Fransız Devrimi, müzikoloji ya da Zora Neale Hurston’un romanları konusunda tutkulu katılımcılarla birlikte olmaktan daha fazla ayrıcalıklı bir durum az olmakla birlikte, seminer formatı beşeri bilimleri öğretmenin yalnızca bir yoludur. Alternatif yaklaşımların, çok daha fazla öğrenciye ulaşma ve onlarla kaynaşma potansiyeli vardır.

Şu an gördüğümüz, beşeri bilimler eğitiminde yeni bir dönem midir? Fakülteleri ve üniversiteleri profesörlerin bilginin hizmetçileri olduğu müzeler olmaktan biraz olsun kurtararak, deney yapılan laboratuvarlara dönüştürmeyi kavramsallaştırmakla işe başlanabilir. Bu tür bir iklimde, daha fazla pratiğe dayalı olan beşeri bilimler öğrenme tecrübesi, proje temelli kurslar ve takım halinde çalışmaktan kaynaklanan keşif yapmak için daha fazla fırsat geliştirmemiz mümkün olabilir.

Dünyaya olumlu bir etki yapacak projelere öğrencileri çekebilmek için ABD’de ve yurtdışında daha fazla beşeri bilimler stajyerlikleri oluşturabiliriz. Fakültelerin ders müfredatlarını karşılıklı olarak kullanarak ve yerel topluluklarla ortaklıklar kurarak daha fazla işbirliği yapabiliriz. Yerel kütüphanelerle bağlantı kurarak akademisyenlerle topluluk üyelerinin, Türlerin Kökeni ya da Milletlerin Zenginliği gibi dönüştürücü ama göz korkutucu kitapları anlamak için bir araya geldikleri şehir okuma grupları kurabiliriz. Ayrıca tabi ki, beşeri bilimlerde araştırma ve eğitimi güçlendirebilmek için online öğrenme platformlarını ve dijital teknolojileri kullanabiliriz.

Bugünlerde hem bireyler hem toplum hem de gezegenin kendisi için tehlikede olan çok şey var. Bu zamanlar elimizi çabuk tutmayı ve dünya fikirlerini, tarihini ve edebiyatını, daha fazla uzmanlık, yaratıcılık ve anlam isteyenlerle paylaşmayı gerektirmektedir. Eğitimi, bizim STEM meslektaşlarımızla ittifak halinde ne kadar fazla yeniden canlandırırsak o kadar iyidir. Eğitimciler olarak bizler, iyi ve pratik nedenlerden dolayı bilgi spektrumunu farklı kategorilere bölmüş olsak da, zihnin kendisi orijinal bilgedir. Zihin, taze bağlantılar kuran ve düşünce, muhakeme ve eylem için yeni patikalar açan o harikulade çalışmasına devam ettikçe farklı ve genellikle şaşırtıcı kaynaklar yaratmaya devam edecektir.

Çeviren : Doç. Dr. Buğra KALKAN

[1]Commentary by Deborah K. Fitzgerald, Kenan Sahin Dean, MIT School of Humanities, Arts, and Social Sciences. Erişim: http://shass.mit.edu/news/news-2014-power-humanities-mit-commentary-dean-deborah-fitzgerald#.U78K9B9hcmQ.twitter

Loading

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.