Şu “doların ateşi” diye başlayan cümlelerin sonuna, “benim de bir çift sözüm var” kabilinden, iki konuya dikkat çekmek istiyorum: biri içeriden biri dışarıdan iki husus… Önce dış kaynaklı olanına göz atalım.
Amerika bu diye başlayalım söze: her şey serbest ifşa etmek yasak, ama bir şekilde sızıyor işte. Orada bile Gök kubbenin altında hiç bir şey gizli kalmıyor sonuçta. Ekonomi konusuna yandan ilgi duyanların dahi kulaklarına çalınan bir kitaptan bahsetmek istiyorum: “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları”… Rivayete göre yazar, elinde kitabın müsveddeleri ile ABD’de 24 yayıncının kapısını çalar. Çalar çalmasına da bir türlü yayımlatmayı başaramaz. Yazarın da beş defa yazmaya karar verip bir şekilde(!) vazgeçirildiği kitap için yazar da çok ikilemler yaşamıştır. Her yazmaya karar verdiğinde rüşvet ve tehditlerle yazmaktan imtina etmesi sağlanmıştır. Ama kitap sonunda yayımlanır.
Kitabın arka kapağında “Ekonomik tetikçiler (ET’ler) yerküre üzerindeki ülkeleri, trilyonlarca dolar dolandıran yüksek ücretli profesyonellerdir.” der. “Dünya Bankası, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı ve diğer yabancı “yardım” kuruluşlarından, büyük şirketlerin kasalarına ve gezegenimizin tabii kaynaklarını kontrol eden birkaç varlıklı ailenin ceplerine para aktarırlar. Kullandıkları araçlar arasında, kredi notu, ülke raporu, bilgilendirme notu kadar; sahte finansal raporlar, hileli seçimler, rüşvet, zorbalık, seks, cinayet ve şantaj bulunmaktadır. Oynadıkları oyun imparatorluklar kadar eski olmasına rağmen, günümüzdeki küreselleşme sürecinde yeni ve korkutucu bir boyuta ulaşmıştır. Nereden mi biliyorum; ben de bir “ET” idim…” demektedir yazar. Bundan sonra hiçbirşeyin göründüğü kadar masum olmadığını söylemeye gerek yok. konunun bu kısmı dış mihraklar ile ilgili. Bir de içeriye göz atalım.
Ülkelerin bir istikrarsızlıktan geçtiği şu dönemde herkes kendi sorununu yönetilebilir hale getirmeye çalışırken ülke yönetimlerinin ve vatandaşlarının da üzerine düşen yükümlülükler bulunmaktadır. Hangi özgürlük bedelsizdir? Ülke için canını seve seve vermeyi göze alan kişilerin finansal özgürlük, ekonomik özgürlük söz konusu olduğunda ayak diretmelerini anlamak mümkün değildir. Hâlâ;
dolar coşacak elbette, kur fırlayacak; sonuçta ülkede bir para ikamesi sorunu yaşanacaktır. Ancak son tahlilde, milli paradan kaçarken, yağmurun öte yanının “dolu” olduğunu unutmamalı.
1 Aralık 2016 Cuma günü 5 saati aşan Ekonomi Koordinasyon Kurulu toplantısı, konunun ciddiyetinin bir göstergesidir. Merkez Bankasının geçen haftaya damgasını vuran döviz yükümlülükleri ile ilgili hamlesi de bu anlamda yerinde olmuştur. Şimdi yeniden taze ve nitelikli fon girişini sağlayacak yapısal engellerin önünün açılması önceliklendirilmelidir.
Türkiye’nin hala daha bir ateş çemberinden geçtiği gerçeğini ihmal etmemeli. Mal canın yongası ama bu defa “gelen mala gelmiyor” ve bu “gelenler” sadece malımıza talip değiller…