Covid biterken ekonomide etkisi daha fazla hissedilmeye başlandı. Önce Covid sürecindeki kapanmalar, ilk olarak mal sevkiyatlarını vurdu. Lojistik ve arz şoku ile mal temininde önemli güçlükler yaşandı. Emtia fiyatları yükselmeye başladı. Aşı bulundu, her şey tam yoluna girdi derken; bu defa Rusya- Ukrayna gerginliği ve savaş ile başta enerji olmak üzere hammadde fiyatları %50’nin üzerinde yükselişe geçti.
Herkes başına yağan karı eritiyor. Ülkeler bir şekilde kendi önlemlerini almakta iken… Nakit destekleri, vergi teşvikleri, düşük faizli kredi ile işletmelere destekler sağlanmaya çalışıldı. Bir yanda vergisel teşvikler, öbür tarafta devam eden tüketim ve “kapanmayan sanayi” sayesinde üretim hızlandı. İhracatta önemli rekorlar yakalandı. Büyüme rakamları birbiriyle yarışır vazıyette açıklanır oldu. Özellikle 2020 ortasından itibaren 6 çeyrek, yüksek büyüme görüldü. Çeyrekler itibariyle büyüme %6’ların üstünde gerçekleşti. 2021 yılı için %11’lik bir büyüme böyle böyle geldi…
Büyümenin “enflasyon” gibi bir rüzgarı var. Haliyle başta dış ticaret açıkları da artınca cari açık da kaçınılmaz oldu. Cari açık azalsa da enflasyonun hali can yakmaya devam ediyor.
Yine de büyüme için şirketlerin karlarının artması, devletin bir kısım vergilerini tahsil edebilir hale gelmesi, kamu gelirlerini arttırdı. İşsizliğin de bu süreçte toparlanarak kriz öncesi seviyelere yöneldiğinden söz edilebilir. Büyümenin ilk dönemlerinde, istihdam üzerindeki olumlu etkilerini pek hissetmesek de yavaş yavaş o da görülmeye başlandı. Eleman arayanların sayısındaki artış önemli. Belki sanayinin en önemli şikayeti de bu: “iş beğendiremiyoruz!..“
Büyümenin istihdam arttırıcı niteliği bu dönemde kendini gösterecek mi, bu konuda endişelerim var. Yeni dönem, çalışma modellerini esnetti, evden çalışma, yarı zamanlı işler artacak gibi görünüyor. Türkiye ekonomisi 3 milyon civarında stok işsiz ve her sene işgücü piyasasına katılan yeni 1 milyon işsiz için iş oluşturmak zorunda. Ancak iş potansilemiz yıllık olarak bu rakamın altında gerçekleşiyor. Ekonomi normalleştikçe bu süreç hızlanır. Pandemiden en çok etkilenen hizmetler sektörü, bu süreçte ilk toparlanan oldu. 2 milyon kişinin bu alanda işe başladığını görmek ümit verici. Sanayi gaz kesmeden devam etti. O da yatırım ve üretim bakımından 2021’de canlı bir yıl yaşadı. Sanayi istihdamı 700 bin kadar artmış. Bu da umutları destekler mahiyette.
Aralık ayındaki rakamlar itibariyle çalışan sayısı 30 milyon oldu. İşsizlik de %1,5 düştü. 12,7’den 11,2’ye indi.
Burada hala daha IMF Dünya Bankası gibi kuruluşların Türkiye için açıkladıkları can sıkıcı, moral bozucu 2022 büyüme rakamlarını “ölücü” fiyat vermek olarak değerlendirmek mümkün. Nitekim 2021 için de %3 ‘ler seviyesinden açıklamaya başladıkları büyüme rakamlarını her ay revize etmek durumunda kaldılar. Şimdiki durum da budur. 2022, “seçime bir yıl kala” olması sebebiyle büyüme %6’nın altında çıkmayacak bir yıl olacaktır. Savaşın dumanları bu konuda en büyük tehdit olmaya devam ediyor.
Seçmen, seçim ekonomisine yatkındır. Büyüme ve istihdam, seçmenin gönlünü alacaktır. Ekonomiyi yavaşlatmadan büyüme için tüm yollar denenecektir. 2022 için, enflasyonla mücadele geri plana alınabilir…