Güvenlik yine gündemin birinci sırasında. Son dönemde yapılan anketlerin hemen hepsinin ortak yanı, önceliğin güvenlik meselesine kaymış olması. İşsizlik gibi gelir dağılımı gibi temel ekonomik meseleler bu anlamda gündemin alt sıralarına düşmüş durumda. Güvenlik bütün araştırmalarda açık ara öne geçmiş durumdadır.
Maslow adlı ünlü psikolog, ihtiyaçların birinci basamağına koyduğu “güvenlik” konusunu “enlerin eni” ve “önceliklisi” olarak kabul eder. Canı tehdit altındayken kişinin diğer ihtiyaçlarına sıra gelmemektedir. Bu yüzden insanlar, ülkesindeki güvensiz ortamdan kaçmak için aç bi-ilaç kilometrelerce yürüyüp Türkiye sınırına gelebilmektedir. Bu yüzden gidilen hedef ülkenin dengeleri var kabul edilir. Kimse kalkıp bir dengesizlikten bir başka dengesizliğe ve belirsizliğe sürüklenmek istemez. Bu denge ve belirlilik işaretlerinden birisi de ekonomidir.
2015 bir şekilde sona erdi. Zor bir yıldı. Doların ateşinin yükseldiği, jeopolitik istikrarsızlığın zirve yaptığı ve en nihayetinde ülke içinde de pek çok değişkenin dengeleri etkileyebileceği bir yılı geride bıraktık. Dış ticaret verileri yeni açıklandı. Ülkedeki ekonomik performansı göstermesi açısından dış ticaret önemlidir. Üretim fazlası var demektir. Ürettiğin makbul demek ki satabiliyorsun ve paranı tahsil edebiliyorsun demektir. İhracatın üretilen ve satılan mal ve sektöründen fazla yan sektörleri de vardır ki bunların gelişmesi de bütün bir ekonomi için önemlidir. Finans sisteminden, resmi işlemlerini yürüten gümrükçülere, taşımacılıktan depolamaya hatta yüklemeye; malın korunması ile ilgili özel süreçlere kadar pek çok sektör konuya dahildir.
TÜİK verilerine göre 2015 ihracat ve ithalatın birlikte daraldığı bir yıl oldu. İhracat 150 milyar doları aştı derken 143,9 milyar dolar olarak gerçekleşti. İthalatın da 250 milyar dolar seviyelerinden 207,2 milyar dolara gerilemesi dikkat çekicidir. Daha önceki yıllarda 100 milyar dolar dış ticaret açığı olarak belirlenen miktar 2015 verileri ile 63,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu durumda ihracatın ithalatı karşılama oranı %69,5 olmuştur. Dış ticaretin hızlanmaya başladığı yıllarda ithalata bağımlı ihracat nedeniyle de olsa gerek bu oran %50 seviyelerine inmek üzereydi.
İhracatın ithalatı karşılama oranını üçte iki olarak görmek bir “düzeltme” olarak görülebilir. Türkiye bu noktadan itibaren ihracat, dolayısıyla üretim, sanayi ve Ar-Ge’de bir düzeltme yaparak ekonomik dengelerini bu noktada tutabilmelidir.
Enerji fiyatlarındaki düşüş ülkenin dış ticaret açığının düşmesinde etkili olmuştur. Bunun sürekli böyle olacağı beklenmemelidir. 2014 için enerji maliyeti 55 milyar dolar iken; 2015 verisi 38 milyar dolardır. Bugünkü değer 30 dolar seviyesindeki petrol fiyatının bir sonucudur. 2008 yılında olduğu gibi petrol fiyatlarının $140 seviyesine yükseldiği unutulmamalıdır. Bunlar her ne kadar anlık ve kısa dönemlerde böyle olsa da o zirve noktası, bugünkü değerin dört katına yakındır. Bu maliyet düşüşü başka alanlarda ortaya çıkabilecek ve kullanılmaya müsait kaynak demektir. Ekonomi bunu değerlendirebilmelidir.
Ekonominin güzel günleri için Türkiye güvenliğinin önündeki engellerden kurtulmalıdır. Ülkenin belirli bir bölgesinde sorun var demekle olmuyor. İnsanın acısı neredeyse canı oradadır…