2017 yılı merkezi yönetim bütçe sürecini başlatan ve 2017-2019 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) açıklandı. Bu program, üzerinde bolca tartışmanın yapıldığı bir paket olarak değerlendirilmelidir. Hedefleri makul bulanlar kadar, hedeflerin kış tutulduğunu söyleyen ya da çok uçuk bulan ekonomist ve yorumculara rastlanmaktadır.
Amaç belli: ekonomide istikrar öncelik, rekabetçi bir büyüme ve toplumsal refahın yaygınlaştırılması. Bunun için öncelik mali disiplinde. Dikkat edilirse açıklamalar yapılırken “hükümet bu konuda tüm kaynakları seferber ederek, elinden geleni yapacaktır “ şeklinde bir ifadeye rastlanmamaktadır. Makroekonomik istikrarın korunacağı, mali disipline önem verileceği enflasyonla ve işsizlikle mücadele edileceği sözün hemen başında yer almaktadır. Bu arada cari açık sorununa dikkat çekerek büyümenin cari açık engeline takılmaması istenmektedir. Bu amaçla yatırımların büyümeyi tetiklemesi beklenmektedir.
İhracat ve üretimin arttırılması, tasarrufun teşvik edilmesi, sanayide yapısal dönüşüm, teknoloji ve verimlilik bazlı yaklaşımlarla uluslararası rekabet düzeyinin geliştirilmesi, öncelikler arasında yer almaktadır.
Orta Vadeli program aslında hükümet programları ve kalkınma planlarının hayata geçirilmesinin bir aracıdır. Bu yönüyle 10. Kalkınma Planı hedeflerinin yakalanması için de bazı hedefler koymaktadır. Öncelikli Dönüşüm Programları ve diğer yapısal reformların hayata geçirilmesi aracı olmaya devam edecektir.
Dünyaya bakınca
Küresel kriz devam etmektedir. Büyüme tatminkar değil. Makro göstergeler hala sancıların devam ettiğini göstermektedir. Tok doyurmak zor. Ekonomik olarak belirli gelişmişlik düzeyindeki ülkeler gelişmelerden memnun değil ama büyüme eğilimindeki ekonomiler daha hızlı büyüme göstermiş durumdadır. 2016’da hem Türkiye hem dünya açısından devam eden kriz olgusu, özellikle Avrupa’nın bulunduğu çıkmaz buna eklenen BREXIT, Suriye ve Irak’taki belirsizlikler uluslararası gelişmeleri de iyimserlikten uzaklaştırmaktadır. Uluslararası Para Fonu (IMF), dünya ekonomisinin 2016 yılında %3,1 oranında, 2017 yılında ise bir miktar toparlanarak %3,4 oranında büyüyeceğini tahmin etmektedir. Burada büyüme, küçükler ya da gelişmekte olan ülkelerden olacaktır. Gelişmiş ülkeler potansiyelini sergileyememektedir. Gelişmiş ekonomilerin 2016’da %1,6 ve 2017’de %1,8 oranında büyümesi öngörülmektedir. Büyük ekonomi olarak ABD ekonomisi 2016’da yapılacak ABD başkanlık seçimi öngörüsüyle de %1 büyürse başarılı görülecektir. Haliyle ticaretin zayıflaması bütün gelişmeleri etkilemektedir.
Programa Bakınca
Hükümet programda ana gelişmeyi “büyüme” üzerinden yürütmektedir. AB’nin durgunluğu aşamadığı, dünya ekonomisinde daralmanın artık yeni korumacılığa yöneldiği, jeopolitik risklerin zirve yaptığı bu dönemde hükümetin OVP hedefleri “garantili isabet” olarak görülebilir. 24 Kasım sonrası Rusya ile ilişkilerin gerilmesi, 15 Temmuz kalkışması ve mülteci krizi ile bağlantılı terör gelişmelerine rağmen Türkiye bu sene %3,7 büyümeyi hala koruyabiliyorsa… buna Suriye ve Irak sorunu, PKK sorunu eklenmiş değil, buna rağmen Türkiye hala “devam” diyorsa 2017 daha güzel olacaktır.
Yatırımcı için açıklanan paketler umut vericinin ötesinde “göz kamaştırıcıdır” mesaj özel sektör dinamizmi ve kamuya duyulan güvenle engellerin aşılacağı yönündedir. 2017’de ekonomiden daha iyi haberler alabileceğimiz gerçeği masadadır.