2018 büyük kur atağı sonrasında Türkiye’de yangın, ancak kura karşı, “faiz silahı” ile durdurulabilmişti. Faizler 625 baz puan arttırıldı. Böylece 13 Ağustos günü doların gördüğü 7,11₺ seviyelerinden düşüş başladı. Beklentiler 10₺, bir rivayete göre 14₺’ye gelip dayanmıştı. O günlerde bu rüzgara kapılıp 6₺ ve üzerinden dolar toplayanlar, satın aldıkları seviyeleri iki yıl sonra daha yeni gördüler.
Yaklaşık 10 ay boyunca da faizler %24 seviyesinde kaldı. Bu arada piyasalarda yüksek faizin etkisi görüldü, yükselen kur ihracata yaradı. Dış ticaret ithalat azalmasına rağmen ihracat lehine artmaya devam etti. Haliyle cari açık önce azaldı; sonra fazlaya bile dönüştü. Cari fazla konusu ülke lehine döndü. Öncelikle dış ticarette ihracat artışı içeride ekonominin toparlanmasında etkili oldu. Ekonominin toparlanması için bu 10 aylık süre yetti.
Sıra faizlere gelmişti: 2019 son 6 ayında faizler %24’ten %12’ye indi. Piyasada para dönmeye başladı. Bu da ekonomide canlanma demektir.. oldu. Harcamalar artar.. arttı… Haliyle ekonomide büyüme olmalıydı.. oldu. 2019 yılının son çeyreğindeki büyüme %6 ile yeniden güçlü düzelme sinyali verdi. Bu gelişmeler ülke lehine devam ederken petrol fiyatlarında gerileme başladı.
Enerji, yüzyıllardır ülkelerin hem ekonomik hem de sosyo-politik gücüne yön veren en önemli etken. Bu gücü ele geçirmek için ne kavgalar verilmiş.. ne krizler yaşanmış?… Çok farklı stratejiler ile güç kullanılarak da olsa bu yarış hep devam etmiş. Buna sebep şüphesiz enerji kaynaklarının coğrafi olarak ülkeler arasında eşit dağılmaması ve özellikle günümüz sanayisinin buna duyduğu ihtiyaçtır.
Enerji ihtiyacı sanayileşmesini tamamlayan ülkeler için başka; tamamlayamayıp geri kalan ülkeler için başka bir ihtiyaçtır.
Ne gariptir ki enerji ya da petrol satan ülkelerin satacak başka bir malları olmayışı herhangi bir dalgalanmada büyük krizleri tetikleyebilmiştir. Haliyle kitleleri de etkileyebilmiştir. Enerji bağımlılığı yüksek olanlarda ise küçük bir fiyat hareketi büyük sonuçlara sebep olmuştur.
Görünmez bir denge var sanki… Çünkü sanayileşen ülkelerin sahip olduğu enerji kaynakları genellikle az iken, Ortadoğu ve Afrika’da olduğu gibi henüz sanayileşmemiş, gelişmekte olan birçok ülke önemli enerji rezervlerine sahiptir.. Satıcıların oluşturduğu OPEC gibi örgütler zaman zaman fiyat üzerinde de etkili olabilmiştir.
Petrolü, enerjisi olmayan ithalatçı ülkeler dengeli ve düzenli, güvenilir bir petrol arzına odaklanmıştır. Kesintisiz ve sürekli tedarik onlar için daha da önem kazanmıştır.
Özellikle 1973’lerin petrol krizi sonrası, Irak’a ABD müdahalesi (2003) ile ortaya çıkan arz kısıtlılığı nedeniyle fiyatın birden 3 kat yükselmesi petrolün etkisini ve gücünü tekrardan hatırlatmıştır. 2000’li yılların petrol şokları ve ekonomik büyüme ilişkisi, petrol fiyatları ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin de sorgulanmasına sebep olmuştur. Bu neden-sonuç ilişkisi incelendiğinde ülkelerin fazlasıyla petrole bağımlı girdi maliyetleri ön plana çıkmıştır. Üstelik petro-kimya yan sanayi olarak da önemli bir ihtiyacı karşılamaktadır.
Ülkemizde de dış ticaretin önemli bir kaleminin petrol olması, neredeyse her 100 dolarlık ithalatın 25 dolarının gelip enerjiye dayanması, uzun yıllardır ithalatın ticaretin ana unsuru olduğunu göstermektedir. Bu yüzden haklı olarak enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, yenilenebilir enerji kaynakları üzerine çalışmalar ve teşvik politikaları artmıştır.
Cari açığın sebeplerinden, önemli bir kalem haline gelen petrol ithal girdi maliyetleri, ekonomik büyüme için de sıkıntı kaynağı olarak görülmüştür.Petrol fiyatları şimdi düştü: 30 dolar alt seviyelerinde müşterisini beklemektedir. Son 10 yılda 140 dolar seviyelerine kadar yükselen bu fiyatın, bugün geldiği nokta dikkat çekicidir. Üreticiler için zor olsa da Türkiye gibi üretim ve kalkınmasında enerji maliyeti yüksek ülkeler bakımından kolaylaştırıcı ve sevindirici bir durumdur.
Elbette bunun sürdürülebilirliği ve uzun süre devam etmesi söz konusu olmayacaktır. Ancak bizim gibi ekonomilerin nefes alması bakımından bu veriler önemlidir. Bu fiyatlarla Türkiye’nin yaklaşık 10 milyar dolar cari dengesine katkısı olacağı söylenebilir.
Petrolün 1973 krizinde yaşanan ani fiyat artışı, petrol üreten ülkeleri de vurmuştur. Petrol fiyatının bu seviyeleri sürdürülebilir değildir. Bunun için talebin artması ve üretimin de başlaması gerekmektedir.