İşsizlik Rakamları, Yükselen Değerler ve Gereksiz Endişeler
27 Eylül 2016
ORTA VADELİ PROGRAM (2017-2019) OKUMALARI
21 Ekim 2016

Uluslararası Çözümlerde de Dünyanın Merkezi Olmak

Türkiye hem bu kadar sorunların, hem de bir o kadar çözümlerin de merkezinde olması nedeniyle odak olmaya devam etmektedir. Jeo-politik riskler ve tehditlerden önce Türkiye jeo-politik fırsatlarının da farkındadır. Bunu anladığı için tehdit almakta bunu yaşadığı için bastırılmak ve engellenmek istenmektedir.
Son dönemde iki sorun önemlidir: FETÖ ve PKK. Birbirlerinden beslenen bu iki kardeşten FETÖ kalkışmasının toplumsal travmaya dönüşmeden atlatılması çok önemlidir. İhanetler mağduriyete dönüştürülmemelidir. Bölgesel riski aşan PKK sorunu ise halkı kazanmak ve terörle devleti ayırt eden ve ettiren uygulamalarla çözümlenebilecek bir durumdur. Geriye dönüp bakınca, adeta bu desise, düzenbazlık ve oyunların temel ekseninin, Türkiye’nin konsantrasyonunu bozmak amaçlı olduğu görülecektir.
Dünya çapında marka sahibi bir ülke olmak, turizmde gözbebeği, güvenlikte özlenen bir ülke olmak ülkemiz için en önemli hedefler haline gelmektedir. Bunu bir de geçiş ülkesi avantajlarına çevirmiş, ticaret yolları üzerinde, enerji koridorunda önemli bir merkez haline gelmiş ülke konumu ülkemizin önüne yeni ve beklenmedik fırsatlar sunmaktadır.
Bir zamanlar sınırlarımızı aşan sular meselesi problemdi. Suyun yönetimi ve bırakılan su miktarı hep gündemdi. Şimdilerde enerjiyi konuşur olduk. Enerjinin geçiş yolları, akımlar, boru hatlarıyla Türkiye, kendisinden sonraki varış ülkeleri için, güvenlikli tutulması gereken bir ülke durumundadır. Enerji arz ve güvenliğinin önemli sorunu olan enerjiye erişimin sağlanması kullanıcılar açısından daha da önem teşkil etmektedir.
Ülkemiz açısından öncü yatırımların peşinden gelecek olan diğer sektörlere yönelik kaldıraç etkisi, zamanımızın önemli stratejilerinden biri haline dönüşmek üzeredir. Burada sadece üretim değil, dağıtımda rol almak, finans merkezi olmak, ticaret imkanları sunan bir ülke olmak, Türkiye’nin gelecek vizyonu ile örtüşen; bölge barışı için de önemli konulardan biri haline gelmiştir.
Amsterdam ve Rotterdam Limanlarını görenler merkez olmak, öncü olmak hatta ticarette, dağıtıcı ülke rolü üstlenmenin önemini anlayacaklardır. Eski dünya ile yeni dünyanın birbirine bu denli yaklaştığı bir dönemde Türkiye, fırsatlarını çoğaltan ve geleceği öngören bir vizyon geliştirmek zorundadır.
Dünya Enerji Kongresi’nde sadece Rusya-Türkiye konuşulmadı. Gezegenin geleceği ve adil dağılım da konuşuldu… büyüme kadar büyümenin finansmanı, büyüme için kalıcı barış da konuşuldu. Türkiye’nin etrafındaki güçlü ülkeler müttefik değiştirerek yeni ittifaklara yönelmektedir. Düne kadar “büyük şeytan” olan ABD’nin birden İran’ın müttefiği haline gelebileceğine kim inanırdı? Ya da 24 Kasım Uçak düşürme krizi ardından yeniden Türk – Rus ilişkilerinin sanılan ve beklenenden çok hızlı gelişmesi nasıl açıklanabilir?
15 Temmuz kalkışması sonrası açık bir kirli ittifakla Türkiye’ye yöneltilen itham ve suçlamaları nasıl anlamalı? Türkiye’yi yalnızlaştırmak, yönetimi tiranik tanımlamak ve uygulamaları anti-demokratik göstermek… sonuçta kazanan Türkiye olmayacak ve ne yazık ki bundan medet umanlar var
Türkiye ‘ye operasyon devam ediyor: dünyada yalnızlaştığı, uluslararası kamuoyunca dışlandığı, ekonomisinin durgunlaştığı, insan hakları ihlallerinin arttığı yalanı yeni bir köşeye sıkıştırma dalgasının yansımaları olarak devam ediyor. Bunun bir ayağını BM Güvenlik Konseyi beş daimi üyesinin yürüttüğü gibi, diğer ayağını uluslararası finans çevreleri ve kredi derecelendirme kuruluşları yürütmektedir. Amaç bellidir: küresel endeks tuzakları vasıtasıyla yeni bir “çevirme” harekatı…

Bütün yaşanan bu olumsuzluklarda, Türkiye’nin “yerli ve sivil” ya da “milli ve sivil” bir muhalefete olan ihtiyacı daha açık ortaya çıkmaktadır. Finansal her olumsuzluk, siyasi her tökezleme bir anda iç siyasete konu olabilmektedir. Bunun ülke politikası açısından, bir ortak politika eksikliği olduğu açıktır. İktidar ve muhalefetin, milli politikalarda tek ses olması beklenirken; komple fikirler, kişiler ve dahi herşeyin değişip, yeni baştan önceliklerin tanımlandığı böyle bir zamanda farklı sesler çatlak etkisi oluşturmaktadır.

Türkiye 1923 vizyonunu 2023 vizyonu ile birleştiren bir potansiyele sahiptir. Dört bir yandan ayağımıza uzatılan “çelme” lerin ardında bunu aramak gerekmektedir.

 4,596 total views,  1 views today

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.