Yangın ve Yeşil Hüzün

Hakikaten Türk’ün ateşle imtihanı bu…

Her helikopter sesinde gözümüz alt taraftaki su kovasını arar oldu. Sonra hayal gücümüzle düşündüğümüz yangın kurgusu ve öte yanda yangın gerçeği. Ciğerlerimiz yandı, börtü böcek, hayvan haşarat ne varsa yandı…  Kaçanlar kaçtı da kaçamayanlar ne yapsın? Memleket yandı, içimiz yandı.  Yol kenarlarında yanan 3-500 metrekarelik alanlar… Orta refüjde tutuşan ve söndürülen  kuru otlar artık daha çok gözüme görünür oldu. Yazık olmuş!…

Nazım’ın fısıldar gibi söylediği dizelerden duman tütüyor:

  ” Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
Akar suyun
Meyve çağında ağacın
Serip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına…
Sana düşman, bana düşman
Düşünen insana düşman.
Vatan ki bu insanların evidir
Sevgilim, onlar vatana düşman…”

Bunun kelimelerle ifadesi yok! İhmaldense açıklaması, kasıt var ise sebebi olamaz. Bunu anlatacak bir kelime olamaz!..

“Hiç orman yangını gören var mı? Yanarken ağaçlar da insanlar gibi çığlık çığlığa ağlıyor.” diyesiymiş Yaşar Kemal.

Türkiye’nin Akdeniz iklim kuşağında yer alması, orman yangınlarına karşı hassasiyetini gösteriyor. Her yaz sanki “yangın sezonu açıldı!..” der gibi gözümüzün önünde, canlı cansız ne varsa her şeyin yok oluşuna şahitlik ediyoruz. Doğal ekosistemleri kaybediyoruz. Yerin üstündekiler tamam da bir de yer altındakiler, bitkiler, hayvanlar ve su…

Yangınlar ile yalnızca yanan ağaçların maddi varlığı ile sınırlı bir kayıp yaşanmıyor!.. şu kadar alan yandı. bu kadar ağaç. her yangın sonrası bilindik çığlıklar” kulağımızda çınlar.

Öte yanda can ve mal kayıplarını tespit kolay da yeniden ormanlaştırma, söndürme operasyonları, yerleşim yerlerindeki hasarlar da var tabii.  Turizmdeki kayıplar, rezervasyon iptalleri ve güvensiz bölge olgusu.  Ormanlar dahi ekosistemin bu kaybını görüyor. Yeni yangınlara hazırlık eylemleri gibi çok boyutlu işlemler başka bir değişken. Bu arada yaşanan travmalar, korkular sebebiyle yakınlarını kaybedenlerin yaşadıkları, kullandıkları ilaçlar ve toplumsal anksiyeteler başka bir sorun olarak karşımıza çıkacaktır.

Bu zararları ya da bu “orman zararlısını” ne azaltır?  Acaba yangını söndürmek mi? Yangının sebeplerini ortadan kaldırmak mı? Ya da yangınlara karşı ağır ceza-i müeyyideler mi bu istenmeyen durumları ortadan kaldırır?

Yangını söndürmek ve yeniden ağaçlandırma, bir yerine koyma faaliyetidir. Rakamlara bakınca tablo korkunç: Orman Genel Müdürlüğü, 2015-2020 yılları arasında 16.000’den fazla yangın çıktığına ve 62.315 hektar ormanın yok olduğunu açıklamış.

Bu yangınların söndürülmesi için kullanılan hava ve kara araçları, personel giderleri ve lojistik masraflar ciddi bir maliyet oluşturur. Sadece 2019’da son 10 yıldaki yangınların söndürme ve yeniden ormanlaştırma maliyeti yaklaşık 1,7 milyar TL’yi bulmuştur. 2021’deki büyük yangında ise sadece Manavgat’ta 60.000 hektar ormanlık alan zarar görmüş, 1 milyarı aşan bir zarardan söz ediliyor. Görüldüğü gibi ekonomik maliyet deyince milyarlar kolayca söyleniveriyor. Yeniden ağaçlandırma çalışmaları, fidan temini, toprağın hazırlanması uzun vadeli bakım gerektirir; bu da ek bir maliyettir.

Turizm bölgeleri böyle durumlarda rezervasyonlarının ortalama %40’ını kaybeder. Turizm bölgelerinin etkilenmesi, yerleşim yerlerinin tahliyesi de önemli kayıplar arasında sayılacaktır. Ege ve Akdeniz bölgelerinde çıkan yangınlar bunu göstermiştir. 2021 yangınlarında, Muğla ve Antalya gibi turizm merkezlerinde oteller, tatil köyleri ve doğal güzellikler zarar görmüş; turist iptalleri nedeniyle sektörde ciddi gelir kayıpları yaşanmıştır. Marmaris yangını yarıya yakın bir iptal ile sonuçlanmıştır.

Yanan alanların görsel niteliğinin bozulması, bölgenin cazibesini azaltmıştır. Bunun en yakın telafisi 10 yıldır. Hele bir de yangın, yerleşim yerlerine sıçrarsa, tarım alanları ve altyapı bundan zarar görürse bedel hayli ağırlaşacaktır.

Boşaltılan köyler, zarar gören ekili – dikili alanlar, evcil ya da dağdaki hayvanların bile zarar görmesi hem geçim hem de ekosistemin zarar görmesi anlamına gelir. Bugüne kadar 20.000 kadar büyük küçükbaş hayvan telef oldu. Yanan tarımsal alanlar da cabası. 2025 yeni başladı. Bu durum, kırsal ekonomilerde telafisi zor sonuçlar doğurur, zincirleme bir kayıp döngüsü yaşanır.

Ekosistem hizmetlerinin kaybı deyince ormanlarla sağlanan doğal korumanın ortadan kalkması anlaşılmalıdır. Ormanların karbon ve su döngüsünü düzenleme yeteneği, biyolojik çeşitliliği koruma özelliği insan için büyük nimettir.

Ekosistem Hizmetleri Kayıpları

Ormanların karbon tutma kapasitesinin kaybı, spesifik bir maliyet olarak hesaplanabilir. Örneğin, 1 hektar ormanın yıllık karbon tutma değeri (küresel karbon piyasalarına göre) yaklaşık 100-150 dolar. 2021’de Manavgat’ta 60.000 hektar alanın kaybı, yıllık 6-9 milyon dolarlık (yaklaşık 360 milyon TL, 2025 kuruyla) ekosistem hizmeti kaybına yol açıyor. Bu, uzun vadeli bir ekonomik yük.

Yangın demek bu hizmetin kaybına sebep olarak dolaylı ekonomik maliyet anlamına gelir. Yangın ile durum tersine döner: karbon salımı artar, yok olan bitki örtüsü sebebiyle su tutma niteliği azalır. İklim değişir… Bu da tarım verimliliğini olumsuz etkiler. Her türlü canlı için yaşam alanları ve görsel niteliği yok olan ormanlarda ortam çoraklaşır, hayat biter.

Ne yapılabilir?

Önce orman kanunları, istismar ve sabotaja, kısaca kötü niyete fırsat vermeyecek şekilde düzenlenmelidir. Bu görev TBMM’ye düşmektedir. Her yaz aynı acılar, aynı korkularla kaybedilmiş yeni orman alanları ile yaza veda etmenin sonu gelmelidir.

Yangın riskini azaltmaya yönelik giriş çıkış şartları düzenlenebilir. Ormanlarda yanıcı madde yönetimi, düzenli temizliği ve budanması yapılabilir. Ayrıca, yangına karşı havadan ve karadan kontrol ve gözetleme çalışmaları arttırılabilir. Söndürme kapasitesi personel ve ekipman olarak sezonluk dahi olsa arttırılmalıdır. Halkın bilinçlendirilmesi ve eğitimli personel istihdamı önemlidir.

Türkiye için orman yangını maliyeti deyince milyarlarca lirayı konuşsak da bedeller  bununla sınırlı kalmayacaktır. Önemli olan yanmadan, yakılmadan önlemini alabilmek yangına fırsat vermemektir. Sosyal ve ekolojik kayıpları rakamlarla açıklamak bazen mümkün olmayabiliyor. Yangın büyük bir felaket!.. Havadan söndürme çalışmalarına karadan destek sağlayacak makine, ekipman ve yetkin personel sağlanmalıdır. 2021 yangınlarından bu yana tekrar tekrar yanmayalım artık!..

Şu kadar yıl geçti üzerinden;  Temmuz başından beridir hava şartları ve rüzgarın da etkisiyle büyük bir yangın dalgasına yakalandık YİNE… Büyük bedellere katlandık, yeni maliyetlere ve bedellere katlanmanın gereği yok!..  Yangından  en çok hiçbir yere kaçamayan ağaçlar ve canlılar etkilendi. Yerleşim yerlerinden boşaltılanlar oldu. Oradaki herhangi bir vatandaşımızın yaşadığı acı ve korkunun bir bedeli olamaz. Farkındalık artmadan, caydırıcı cezaları uygulamadan çözüm kolay değil. . Geçmiş olsun Türkiye!..

Yorum gönder