2021 Büyüme Rakamlarını Görünce
7 Nisan 2022
Fatih Kısaparmak Hastanede Elçibey ile Olan Görüşmesini Anlatıyor – Yavuz Bülent Bakiler
12 Ekim 2022

Bir 500 Milyar Dolar İhracat Hedefi Vardı…


2023’te 500 Milyar $ ihracat gerçekleştirmek, 2010’lu yılların başında konuşulmaya başlandı…  O vakit dünya ihracatındaki payımız 13 yılda 2’ye katlanacaktı. Hele ilk 20 ihracatçı ülke arasına girmek demek, daha büyük bir heyecandı.  Dünyanın 17. büyük ekonomisi iken belirlenen bu hedefin sonrasında, çok büyük gelişmeler yaşandı…Adeta dünyanın çivisi çıktı.

2012, Suriye kaynaklı ilk mülteci dalgası sınırı aştı. Gezi Parkı olayları ve 17/25 kaset skandalı 2013’e damgasını vurdu. Rus uçağının düşürülmesi 24 Kasım 2015 idi. 2016 ihanet girişimi, devleti tökezletme girişimi olarak tarihe geçti…

2018, Rahip Brunson krizi, Şubat ayından Ağustos’a Başkan Trump’ın twitleri nezaretinde dövizin %50 artmasına sebep oldu. ekonominin kırılganlığını canlı canlı o dönemde görmüş olduk. 2020 ve 2021 Pandemi ile geçti. Bitti bitecek derken; 2022’de, Ukrayna – Rusya krizi patlak verdi… 24 Şubat Rus ordusu Ukrayna’ya girdi…

Şu 500 milyar dolar ihracat söyleminin başından itibaren Türkiye, 6 da seçim geçirdi. Siyasi iktidar, 20 yıldır iktidar… Cumhuriyet tarihinin en uzun soluklu yönetimi ile devam ediyoruz.

Bir şeyleri başarırken başka şeyleri atlamak, “olmadı şimdi!..” Dünyanın 20 büyük ekonomisi içinde iken,  en çok ihracat yapan 30  ülkesine dahil olmak, eksik giden bir şeyleri görmemiz demek. Hedefimiz başta bu sıralamayı değiştirmek olmalı.

Türkiye ihracatta miktar endeksi bakımından, dünyanın en fazla ihracat değerine sahip ülkelerden birisidir. Ancak ihracatın kilogram bedeli 1 doların biraz üstündedir. 500 milyar dolar ihracat hedefi için, kilogram bedeli 2 dolar seviyelerinin altına düşmemelidir. Türkiye, üretimde “sıçrama” gerçekleştirme eşiğindedir. Yine devlet destekli politikalar şart görünmektedir.

Burada maliye politikası ile ihracat ve üretimi destekleyici politikalar hayata geçirilmelidir. Teşvik ve destekler bu yönde olmalıdır. Üretim istihdamı o da satın alma gücünü arttıracaktır. Artan talep, refah ve gelir artışı demektir. Şimdi bu üretim hamlesi için, uzun vadeli ve bitmeyen stratejik planlar, hedefler ve  stratejiler üzerine çalışılmalıdır.

Son dönemde gıdanın önemi bir kere daha kendini göstermiştir. Türkiye özellikle tarımda ilk sıralara yerleşebilir. Ülkenin alt yapısı buna müsaittir. Üniversitelerindeki Ziraat Fakülteleri, Veterinerlik Fakülteleri, Su Ürünleri ve Fen Fakülteleri ile bir AR-GE üssüne dönüşebilir. Uygulamalı tarım konusunda gerçekleştirilen başarılar, iyi uygulama örnekleri olarak yaygınlaştırılabilir. Dünyada tarım alanında ilk 10 büyük ekonomi içinde olmak zaten çok önemli bir başarıdır. Avrupa’da tarımda 1. büyük ekonomi olması, bunu verimlilik ve maliyetleri azaltıcı olarak geliştirmesi önemlidir. Tarımın 500 milyar dolar ihracata katkısı 50 milyar dolar olacaktır. Bir çok tarımsal üründe dünyada üst sıralarda yer bulabilen bir üretim kapasitesi vardır. 2023 hedeflerinde tarım da yerini almalıdır. 

500 milyar dolarlık ihracat hedefinin, konulduğu günden beridir, odak bellidir. Türkiye’deki sanayinin üretim kapasitesinin, kapasite artırma konusunda sınırlılıkları vardır. “Mevcut fiziki üretim kapasitesi %80 seviyesindedir. Bunun da 2021 itibarıyla başardığı ihracat kapasitesi 225  milyar dolardır. Artık üretimin de sınırlarına yaklaşılmış bulunulmaktadır. İki vardiya ya da daha fazlası için bile yetişmiş personel istihdamına ihtiyaç duyulmaktadır.  İnsan kaynakları kapasitenin sınırındadır. Mevcut görünümde hızlı bir çözüm, zor görünüyor. Özellikle nitelikli eleman sorunu ortadayken.. Karar alıcılar, ekonomi yönetimi hedeflere ulaşmak amacıyla “üretim için neler yapılabilir?” Sorusuna odaklanmalıdır.

İşverenlerin özellikle yeni eleman alımında, kapasite artışlarını oluşturma konusunda çekingen olduğu gözlenmektedir. Nitelikli elaman bulma zorlukları nedeniyle ilave yatırımlarda yavaş davranılmaktadır. Yeni eleman istihdamı, bir risk unsuru olarak görülmektedir. Türkiye’de geleneksel olarak kapasite kullanım oranları yüzde 70-80 aralığındadır. Kapasite kullanımındaki bir- iki puanlık artışlar  ihracatta üretimde katlamalı artış olarak karşılık bulmaktadır. Türkiye’de geleneksel olarak kapasite kullanım oranları yüzde 70-80 aralığındadır.

Bununla beraber Türkiye, başlangıç kapısında bekleyen yarış atı gibidir: Bir an evvel fırlayıp gitme konusunda sabırsız; önündeki engellerin varlığının da farkında, temkinlidir. Yine de bir “başlangıç fişeğini” beklemektedir.

Bu aşama sancılı bir süreçtir. Ülkenin üretim artırılması yönünde büyük bir birikmiş enerjisi olmakla birlikte büyük stratejiler ve planlar oluşturulmalıdır.

Enflasyon, kur riski, Rusya-Ukrayna savaşı, bölgesel gelişmeler, hammadde ve fiyat sorunları bütün bunlar belirsizlik unsuru olarak varlığını korumaktadır. Bunlardan en azından birkaçının ortadan kaldırılması ya da çözülmesi gerekiyor. Bunun için üreticiye, risk unsurlarını giderici destekler verilmelidir. Belirsizlik unsurları azaldığı takdirde, şu hedef hayal olmayacaktır.

Loading

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.