Hiçbir işgal bu kadar işbirlikçi olamazdı. Hiç bir saldırı bu kadar sinsi, bir o kadar zamana yayılamazdı. Bunun için “Finansal Entellektüel Kompleks” ile “Askeri Endüstriyel Kompleks” elele vermeliydi. Verdiler de… İçeride kışkırtılmış talep ve tetiklenmiş tüketim zirveye koşmaktadır. Yeni dönemin modası planlanmış ve önceden hazırlanmış mal ve hizmetlerin siparişleri geçilmektedir. Bunun için de kendileri için çalışacak “parlak beyinler” gereklidir. Sürüye kurt getirmeyecek türden, teknik ve basit çözümleri olan medya fenomenleri. Öncelik, elbette mevcutlardan. Sonrasında ise kendileri için çalışacak kişi ve gruplar organize edilir. Önce içeriden kendileri için çalışacak ekibi devşirirler. Hayatlarının herhangi bir aşamasında, gün ola “eş” olarak gün ola “kardeş” olarak gelirler. Kişilerin hal ve gidişatı belli olmaya başlayınca “devşirme” başlar. Ya da belirlenen kişi “parlatılarak” sürece dahil edilir… Merdivenler bazıları için alabildiğine dik ve yorucu, üstelik her basamak için bedeller ödenirken, “parlatılmış seçkinler” için kapılar açılır, asansörler devreye girer ve her iş kolaylaşır. Artık bundan sonra siyaset de ticaret de kolaydır. Zorluklar aşılır, engeller birer birer kaldırılırken; hormonlu büyüme ve krediler adeta sonsuzlaşır.
Konu siyaset olduğunda, hasbelkader istenen düzene direnenleri, bir şekilde el çektirirler. Siyasetten, ticaretten ve tabii ki bürokrasiden uzaklaştırma başlar. Demokratik teamüller içinde ilk koltuğu sallanan ticari ve bürokratik elitlerdir. Beyanatlar, açıklamalar ve uluslararası topluma verilen röportajlar havada uçuşur. Bazen iyiniyetli bir vatansever, bazen ülkesi için endişeli bir “seçkin” olarak verilen beyanatların hedefinde siyasi elitler ve iktidar vardır. Resim, bilgi, belge paylaşımında ilke ve sınır yoktur. Amaç iktidarın, özünde istemedikleri iktidarın, el değiştirmesidir. Bunun yolu siyaseten olacaksa o yol açılır; olmadı yargı yolu ile siyasi faaliyetler engellenir, parti kapatılır. En son noktada yerli işbirlikçilerinin de ateşe attığı odunlarla, askeri güç kullanılarak, iktidarın “el değiştirmesi” sağlanmış olur.
Bu konuda “modern dünyaya bağlı kalmak, ülkeyi başka bir eksene taşımak” gibi herkesin aklına getireceği şey belli olan, söylemler geliştirilir. Kitlelere ulaştırılan mesajlar bakımından, medyayı da göz ardı etmemek gerek. Medya maydanozlarının açıklamaları manşettedir. Bir gazete köşesi, bir TV’de ana haber bülteni, amaca hizmet eden her türlü beyanat ve sahipleri ilk sayfada manşettedir. Hala etkili olunamıyorsa, istenmeyen iktidarın eski defterleri karıştırılır. Şimdilerde erişim daha kolay artık: “sosyal medya” üzerinden 10 sene önceki paylaşımlar dahi “infazın gerçekleşmesi”ne fırsat verebilmektedir.
Amaç açıktır: Ülke yönetimindeki idari ve bürokratik elitin ya kendilerine “ram edilmesi,” ya da mevcutların “yerinden edilerek” kendilerine hizmet edecek ekiplerin getirilmesi… Bunun yönetsel boyutunda yönetici kadroların değiştirilmesi veya yönetimden el çektirilmesi de vardır. Eninde sonunda bunun “bir şekilde” gerçekleşmesi kaçınılmazdır. Bunun adı siyasi operasyondur: Bilinen adı ile siyasi işgal…
Oldu ya iktidar bir şekilde direndi. Şartlar iktidar lehine gelişti. Askeri operasyon ihtimali de ortadan kalktı. O zaman provokatif eylemler aracılığıyla iktidara yönelik güvenin sarsılması hedeflenir. Burada da araç tercihi yapılmaz: Uluslararası finans baronları devrededir. Bazen bir dini grup, bazen ticari kesim yolsuzluğu, bazen de terörize edilmiş gruplar vasıtasıyla iktidarın yetersizliği, sorun çözemeyişi ortaya konulmak istenir. Bu araçlar en sık kullanılan ve genelde sonuç verici, kullanışlı araçlardır. Sonuç verip vermediği ilk “seçim”de kendini gösterecektir.
Makul son araç, ekonomik operasyondur. Dengesizlik içinde denge ekonominin genel yapısıdır. Herkesin kendi çıkarını korumaya çalıştığı bir ortamda dengeler sürekli bozulup yeniden kurulmaktadır. Açılan kapanan şirketler, ithalat-ihracat düzeyleri, yeni pazarlara giren ve çıkanlar, istihdamdaki hareketlilik dahi önemlidir. Her bir üretim faktörü için yeni denge düzeyi ekonomi için de yeni bir seviyedir. Burada önemli olan fon akışının istenen seviyede, istenen mecralara doğru akıtılmasıdır.
Karar mekanizması olan siyasi iktidarın direndiği hallerde fon akışı kontrol edilemezse, yeni aktörler devreye girecektir. Öncelikle ülke raporu adıyla ortaya çıkan netameli raporlar, siyasi elitin gardını düşürmeye yöneliktir. Bunu kredi derecelendirme kuruluşlarının notları izler. Sonrasında ise nazlanan uluslararası sermaye gruplarının sermaye transferindeki çekinikliği gelir. Tur operatörlerinden havayolu şirketlerine kadar; yatırımcılardan yaratıcı ve yenilikçi üst düzey profesyonellere varan, geniş bir yelpazenin ülkeden ayağı kesilir… Açıklamalar beyanatlar birbirini takip eder. Ülke, lig anlamında hiç hak etmediği gruplarla anılmaya başlar. Endeksler birbiri peşi sıra açıklanır. Her elle müdahale edilmiş rapor, yıl içinde üç defa revize edilmeye/düzeltmeye mahkum olur. Düzeltilir önemli değil. Ekonomi tedirgin edilmiştir bir kere. Bundan sonrası ekonominin operasyonlara açık hale gelmesidir. Ülke ekonomik işgal’e hazırdır…
Bu tabloda ekonomik işgal başlamadan siyasi işgal olmaz. Ekonomik göstergelerin kötüleşme eğilimi iktidarın el değiştirmesine yol açar. Ekonomik işgalin de en kullanışlı aracı faizdir. Yüksek faiz oranları başta enflasyonun tetikleyicisi olarak, sonrasında da kurun yüksek kalmasının makul nedeni sayılır. Haliyle kaynakların heba olmasına, hatta “borç faizleri” yöntemiyle ülkeden çıkmasına sebep olmaktadır. Refah getirmeyen, zenginleştirmeyen büyüme de böyle bir şeydir.
Size tanıdık geldi mi?