Çin – ABD Gölge Oyunu
28 Mayıs 2019
Mobbing Denen İllet
8 Şubat 2020

Dünyanın yeraltı kaynaklarının kullanımı yaygınlaştıkça talep arttı. Talep arttıkça fiyat arttı; ekonominin kuralı. Fiyat arttıkça bu kaynaklara sahip olanlar başka bir değer üretmeden, sırf bu kaynaklara sahip oldukları için ekonomik olarak güçlü görünmeye başladı. Haliyle güç masasında yerleri olmaya başladı. Yakın zamanda Doğu Akdeniz’de de dünyanın önemli miktarda doğalgaz ve petrol rezervleri olduğu ortaya çıkınca, çarşı karıştı… Akdeniz, öteden beri Türkiye’nin hareket alanındadır.  Türkiye’nin kaderine etki edecek bu kadar değerli rezervler, Türkiye’nin kullanımına bırakılır mı? Şimdi bu soruyu tekrar soralım:  Akdeniz’de, hemen  dibimizde bu 200 parça savaş gemisi ne işe yarar?

Türkiye’nin Fatih ve Yavuz sondaj gemileri ile KKTC sularında faaliyete geçmesi; Oruç Reis ve  Barbaros Hayreddin Paşa gemileriyle sismik araştırmalar yapacağı, “hariçten” Akdeniz üzerine hesap yapanları tedirgin etti.  Tutuklanmayı da içeren ilk tehdidi bölgede sondaj yapan Fatih gemisi kaptan ve mürettebatı aldı… Bu bilgi şurada dursun.

Konuya sınır güvenliğinden bakıldığında, ülkelerin kara sınırları, deniz ve hava sınırları bulunmaktadır. Hava sınırı dediğimiz hat, karaların bittiği noktadan düz bir çizgi ile gökyüzüne çıkıldığında oluşan hat değildir.  Ya da denizlerdeki sınırımız, denize dokunduğumuz yere kadar mıdır? Denize çıkan bir tekne ne kadar mesafede kendi sınırlarımızda olmuş olur. Ya da Ege’den çıkan bir balıkçı teknesi ne zaman uluslararası sulara, ya da karşı komşunun denizine girmiş olur?

Türkiye ile Yunanistan gibi yürüme  mesafesindeki ülkeler için bu sınırlar,  özenle ve  büyük bir hassasiyetle belirlenmektedir. Aksi takdirde “denizimiz olur da ayağımızı suya sokacak kadar bile yerimiz olmaz.” Bütün bu gerilimlerin yönetilmesi hatta üstesinden gelinmesi için, uluslararası kurumlar ve sözleşmelerin bağlayıcılığını dikkate almak gerekir.

Konumuz Doğu Akdeniz… Burada ilk sondaj 2009’da İsrail tarafından gerçekleştirilmişti. Gelen haberler umut verici idi: Akdeniz’in altı doğalgaz kaynıyordu. Bölge ülkeleri bundan nasibini alacaktı elbette. Ancak egemenlik alanı sorunu başladı. Kim nereye kadar hakim olacak? Hangi ülkenin Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) nerede başlayıp nerede bitiyordu? Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre (MEB) bir devletin deniz kaynaklarının araştırılması ve kullanılmasında su ve rüzgar enerjisi de dahil olmak üzere özel haklara sahip olduğu deniz bölgeleridir.

BM’nin 1982 yılında aldığı ve 163 ülkenin onay verdiği  bir karara göre, herhangi bir denize kıyısı olan ülke, 200 deniz miline kadar “Münhasır Ekonomik Bölge” (MEB) ilan edebilir. İlgili ülke bu bölgenin yeraltı yerüstü kaynaklarından yararlanabilir. Buralarda doğalgaz ve petrol araması yapabilir. Türkiye, haklı olarak, Akdeniz ve Ege gibi iç denizlerde bu anlaşmanın uygulanmasının zor olacağı gerekçesiyle BM anlaşmasını imzalamadı. Yer yer 10 mile kadar düşen mesafe için 200 deniz milini kabul etmek, iç denizler için ciddi sorunlar doğurabilirdi, öyle de oldu.

Bu bölgelerin sınırları konusu hemen tartışmaya açıldı. Ancak bölgedeki hidrokarbon zenginliği öylesine fazla ki bunun birtakım mevcut dengeleri değiştirebileceği inancı, bütün dikkatlerin bölgeye çevrilmesine sebep oldu. Paylaşım konusu gerilime dönüştü. Özellikle, Türkiye Ortadoğu’nun enerji denklemi ve pazarlıklarından uzak tutulmalıydı. Haliyle tansiyon yükseldi.

Sonuçta aynı denize kıyısı olan ülkeler, kendi çıkar alanı olarak gördükleri bölgeleri, MEB olarak ilan edebilirdi. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), 2006’da AB üyesi olduktan sonra tek taraflı aldığı kararlarla Mısır ve İsrail ile MEB anlaşmaları imzaladı. Üstelik adanın güneyini 13’e bölüp parselledikten sonra, uluslararası şirketlere kiralamaya başladı. Burada AB üyesi olmaktan aldığı güç ve GKRY’yi adanın tek temsilcisi olarak gören AB ve özellikle Almanya’ya diyet ödemek de vardı.

Bu durum Rum kesimi için, Kıbrıs’ta adanın tek hakimi ve sahibi gibi davranmak anlamına gelmektedir. Türk tezi Kıbrıs’ta, adanın bu haliyle  bu tür  operasyonların sorun çıkartacağı yönündedir. Çünkü Rumlar tartışmalı bölgeleri de kendi kontrolüne alarak sondaj yapma hakkı oluşturmaya çalışmakta KKTC tarafını denklem dışına itmektedir. Parsellediği bu alanları ABD, İtalya, G. Kore ve Katar ortaklıklı firmalara vererek meşruiyetini genişletmektedir. Hak hukuk gözetirmiş gibi Rum tarafı, enerji kaynaklarından yararlanacak ve KKTC payının bir varlık fonunda tutulacağını açıklamaktadır. Üstelik GKRY Enerji Bakanı 2019 ve 2020 için 8 ayrı bölgede daha sondajlara başlanacağını açıklamaktadır.

Türkiye’nin gözü önünde, Türkiye’yi bölgeden dışlayarak ABD himayesinde Yunanistan, GKRY, Mısır ve İsrail ortak birtakım güvenlik görüşmelerinde bulunmaktadır. Bölgede Türkiye’nin birlikte hareket edebildiği tek ülke, Katar kalmış bulunmaktadır.

ABD Kongresi GKRY’ye uygulanan silah ambargosunun kaldırılması ve GKRY’nin bir enerji üssüne dönüşmesi için bir tasarı Nisan 2019’da ABD’de görüşmeye alındı. Fransa ile adada askeri üs kurulması, İsrail ile ortak tatbikat derken, adanın etrafındaki sular  beklenenden daha hızlı ısınmaya başladı.

Şirketler gazı çıkaracak da bu gazın taşınması var. Avrupa’ya gidene kadar 2000 km. Maliyet ve planlama ise cabası. Onun için de Türkiye’siz olmaz ancak gazın sadece GKRY tarafından çıkartılması gündem olmaya devam ediyor. GKRY kndisi sondaj yapmayıp, ortaklığa giriyor ve çıkan gazdan pay istiyor.

Doğalgaz ithalatçısı ülkeler için ise bağımlılık ciddi sorun olarak görülmeye devam ediyor. Enerji kontrolünü kaçırmak istemeyen özellikle Rusya, bu konuda Avrupa’yı tedirgin etmeye devam ediyor. Bir gerçek daha var ki Türkiye de Rusya’nın iyi bir müşterisi durumunda.

Türkiye ise enerji denkleminin dışına itilmeyi asla kabul etmiyor, etmemeli de. Bunun için Fatih sondaj gemisini Alanya açıklarına göndererek, Kıbrıs’ın batısında faaliyetlere başladı. Bir sondaj gemisi bir güvenlik filosu ile hareket etmektedir. Ayrıca TSK’nin, üç denizde birden gerçekleştirdiği Denizkurdu-2019 tatbikatı kararlılığın bir başka göstergesidir. Bu süreç KKTC için daha hızlı bir tanınırlığa kapı aralayabilir. Enerji konusu KKTC için başka bir fırsat olarak daha görülebilir.

 

Loading

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.