Her seçim yeni ufuklara yeni umutlara kanatlanıştır. Bu sadece siyasetin yönelişi değil aynı zamanda halkın, şirketlerin, örgütlerin; dolayısıyla dış alemin de ülkedeki gelişmelere ilişkin bir bakışıdır. Demokrasi sadece seçim değil elbette. Hukuk ve düzen olmazsa olmazlardan, bunun yanında sağlam bir yargı sistemi: hem bağımsız hem tarafsız… Buna güvenilir yargı demek daha doğru. Sadece seçim sistemi ile demokrasi gelmiş olmuyor, güvence hukuk sistemi ile pekiştiriliyor. Kanunlar işleyişin kolaylaştırıcıları. Kanunların açık ve anlaşılır olması, fazlasıyla müdahalelere açık olmaması; müktesep haklar korunurken sıklıkla değişiklikler yaşanmaması ve iş dünyasının adaptasyonu önemlidir.
Siyaset bir şekilde yoluna devam ederken sağlamasını “ekonomi” ile yapar. Ekonomik kararların uygulanmasındaki başarı siyasetin önünü açar ve siyasilerin yol almasını sağlar. Ancak ekonomi, ekonomi içi aktörler kadar ekonomi dışı faktörlerin de etkilediği bir alandır.
Siyaset ekonomi ilişkisinde süreçler birbirini beslediği sürece türbülanslar kolay atlatılır. Ancak uyarı ışıkları yanmış ve gerekli sesli ikazlar yapılmıştır. Başta güçlü kamu maliyesi ve her ne kadar risk olarak değerlendirilse de bir fırsata dönüşebilecek genç nüfus ülkenin önünü açabilir. Güven ortamının varlığı, şeffaf ve hesap verebilir yönetim uygulamaları idarenin elini güçlendiren kozlardır.
Siyaset temelde bir çatışma ve çekişmenin ortamıdır. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki siyaset aynı zamanda bir uzlaşma alanıdır. Bu demokrasinin gereğidir. Sandıklar kurulur, demokrasi kendi küllerinden yeniden doğar ve yeni bir sonuç sunar. Evet ekonomide küresel, güvenlik ve istikrarda bölgesel tehditlere maruz kalan bir ülkedeyiz. Böylesi risklerin her birisi bir meydan okumadır. Bu meydan okumaları göğüsleyebilmek ve toplumsal sorunları çözme konusunda çözümler üretip ekonomi gündemine odaklanmak gerekmektedir. Zaman fevkalade kıymetlidir ve gerçek olan şu ki Türkiye’nin kaybedecek hiç vakti yoktur.
Başta “ekonomi rasyoneldir” dedik. Olmayacak kararların ekonomide karşılığı olmaz ve kararları alan siyaset mekanizmasını yok eder dedik. Böyledir… kurun ve faizin emirle değişmediği bir gerçektir. Bütçe dengeleri yönetilebilir bir noktayı gösterirken, büyüme konusunda Dünya Bankası dahi kendi verilerini yukarı doğru revize etmişken… Beklenen, tek işaretle hamleye hazır bir ülkeden sözetmek mümkündür.
Kamu borç stoku azaldı, kabul. Ancak özel kesim borçlarının milli gelir içindeki payı artıştadır. Hemen hemen %25’lere ulaşmış bulunmaktadır. Banka bilançolarının pasifindeki döviz cinsinden yükümlülüklerin banka bilançoları içindeki payı da %50 düzeyindedir. Bilançoların bu kur riski, şirketler için belirsizliktir. Riskleri kontrol edilebilir düzeylerde tutarak şoklara dayanıklı hale getirmek önemlidir. Riskin yönetilebilir olması risk yok anlamına gelmemektedir.
Seçim aslında bin yanlış içinden bir doğruyu bulduracak; çatışmalardan uzlaşma çıkartacaktır. Bu durum, tekrar bir olgunlukla yaşanması gereken demokrasi sınavıdır.
Hayırlı olsun…