İŞSİZLİK ve İŞBİLMEZLİK
4 Aralık 2014
MUTLU OL! BU BİR EMİRDİR!
31 Aralık 2014

OKUDUĞUNU ANLAMAYANLARLA DÜNYAYA MEYDAN OKUMAK

Eğitim toplumu değiştiren ve dönüştüren, kalıcı davranış değişikliklerine yol açan bir uygulamadır. Eğitim bir takım yetenek ve becerilerin kazandırılması kadar eğitimle biçimlenen hayatlar vardır. Toplum bu dönüşümü yaşamaya, eğitimle dönüşmeye mecburdur. Eğitimin olmadığı bir ortamın seçenekleri arasında “rastgele iyilik” bile beklenemez.

2015 Bütçe Gerekçesinde tüm devlet üniversitelerinin başlangıç ödenek teklifleri Milli Gelirin ~ %1 civarı çıktı. Bütçe payı da yaklaşık %4. Merkezi bütçeden üniversitelere ayrılan pay bu kadar.  Bunun da yaklaşık %80 kadarı personele, bir kısmı da yatırımlara gidecektir.

Ancak temel sorun şu: ayrılan bu kaynakla üniversitelerde yürütülen eğitim, öğretim, araştırma faaliyetleri beklenen düzeyde olabilir mi? Öngörülen performans düzeyleri bu kaynaklarla yakalanabilir mi? Bir de büyük bir hedefe odaklanmışız ki ülkemiz 2023’te 500 milyar dolar ihracat hedefine ulaşsın… mümkün olabilirliğini arttırmak için bazı verilere dikkat çekmek istiyorum.

OECD’nin 34 üyesinin hayat kalitesinin değerlendirildiği raporda ülkemiz, eğitimde son sırada, hizmet sektörüne erişimde 33, barınmada 32, sağlıkta 31 ve güvenlik alanlarında 30. sırada olduğu için  “en zor yaşanacak ülkeler” arasına girdik.

Bu verileri şöyle de okuyabilirsiniz: Bütçe sadece rakamlardan ibaret  değildir.  Aslolan bütçe rakamlarıyla neyi, ne  ölçüde gerçekleştirebildiğimizdir.  Her Milli Eğitim Bakanımızın bir “eğitim” vizyonu var ve her birinin vizyonu bir öncekinden farklı… Tarz meselesi ama her birinde bir “sil baştancılık” görüyoruz. Siyasetin ya da üst politika belgelerinin sürdürülebilir bir eğitim politikasını benimsemesi esas değil midir? Eğitim konusu, her bakanın kendi meşrebince çabaladığı bir alan olarak görülmemelidir. Eğitim konusu, sadece kamu otoritesinin kendi insiyatifinde ve  katılımcı olmayan kararlarıyla şekillenmemelidir. Paydaşlar ve meclisi oluşturan milletvekillerinin de daha aktif katılımı sağlanmalıdır.

Bir başka veriye daha dikkat çekmek isterim, PISA sonuçlarına.

PISA sonuçlarında en ilginç olanı ne biliyor musunuz? Bizim çocuklarımız, kendi anadilinde okuduğunu anlamıyor. Türkiye, kendi dilinde okuduğunu anlamada 65 ülke arasında 42. Sırada.  Sen kalk çocuğuna 12 yıl eğitim ver;  6 yaşında başladığı bu eğitimden 18’inde mezun olsun ve Türkçe, annesinin kendisine öğrettiği, çarşıda pazarda, okulda, sokakta heryerde konuştuğu dili anlamasın…

Kendi anadilini anlamayan bir nesil var ortada.  Okuduğunu anlamayan bir gençlik… Okuduğunu anlamayan bir nesil… Bu çocuklar, bu gençler normal bir sözel metni anlamıyor ki Fizik, Matematik, Kimye hatta bir başka yabancı dili nasıl anlası? Bu yüzden Matematikte 65 ülke arasında 44. sırada,  Fen’de 43. sırada. Okuduğunu anlamayanın ne üretmesini bekliyoruz, mevcudu anlamayan kişiden nasıl bir buluş, bir patent ya da teknolojiye bir katkı  beklenir?

2014 LYS’ye bakıyoruz, Sınava giren aday sayısı 1 milyon 423 bin 127.

725 bin aday geometriden 30 sorudan 5,47’ sine

Fizikten, 30 sorudan 5,28’ ine

Tarihten 44 sorudan 12,78’ ine doğru cevap verebiliyor.

İngilizce konusunda bir gariplik var bütün bunlara göre  adaylar, İngilizcedeki 80 sorudan 21,48’ ine doğru cevap verebilmiş…

Okuduğunu anlamayan bir gençlik.

Türkiye’de ortalama kitap üretimi kişi başına 6 kitap. Ama okumak sözkonusu olduğunda 6 kişi bir kitap okumuyor. Çeyiz eşyaları arasında klozet fırçasına kadar vardır, kütüphane yoktur.

Okul kütüphaneleri incelendiğinde G. Kore’de 5000 ve üzeri kitabı bulunan okul kütüphnesinin oranı %92, Singapur’da %77 Türkiye’de %1’dir.

Evlerinde 100’den fazla kitabı olanların oranı %18; OECD ortalaması %38’dir.

Kitapla aramızı sıcak tutmak vakti gelmiştir. Kitap şuuru olan bir gelenekten geliyoruz. Kitaplar okuyup tüketmek için değil, birlikte yaşamak içindir. Önce kitap okuma ile ilgili aramızdaki mesafeyi kapatarak başlayabiliriz…

Öğretmensiz okul kalmasın, özlük hakları iyileştirilsin, öğretmen saygınlaştırılsın. Belki bütün bu sorunların kökeni buraya dayanmaktadır. insanca bir ücret alsın, ek iş peşinde koşmasın…Başarılı okul ve öğretmenler ödüllendirilerek yol alınır. Ve belki birincil hedef;

PISA verilerinde de dikkat çekilen, anadilinde okuduğunu anlayan bir nesil hedeflenmesi olmalıdır.

Loading

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.