Kutsanan Siyaset Ekonomisi: Katar’a Ambargo
24 Haziran 2017
Almanya İkinci Vatan Derken…
29 Temmuz 2017

Ortadoğu Kazanında Bir Vicdan: Türkiye

Ülkeleri yönetenlerin danışmanları ile başı dertte. Danışmanlar sorumsuz yetkili  olarak her konuda ön safta. Ayrıca şirket yöneticileri de kullandıkları inisiyatiflerle yetkilerinin üst sınırını zorlamaktadır. Bu yüzden kurumların kaderini bir tek kişiye devredenler;  benzeri şekilde ülkelerin de kaderlerini tek kişiye bırakmanın oluşturduğu sorunları ifade etmektedir.  Üstelik bu kişiler yetkisiz ve sorumsuz hariçten gazel okuyan danışmanlar grubu ise problem çetrefilli  demektir… Bu danışmanlardan, üst düzey bir CIA şefinin sözlerine dikkat çekerek, Atlantik’in öbür yakasının Ortadoğu’ya bakışını gözler önüne sermek istiyorum. Bahsedeceğim kişi Michael Scheuer… Son dönem Amerikan başkanlarına danışmanlık yapanlardan.  Ortadoğu sorununa kendi meşrebince çözüm önerileri ile bilinen bir ajan. “ Sünniler ile Şiiler savaşıyordu ve tam da istediğimiz buydu” diye başlıyor söze. Ortadoğu’da ABD’nin huzur bulması için tek bir çözüm var: “Sünniler ve Şiileri kanları kuruyana kadar birbirleriyle savaştırmak…” diyor. Bunun için ne gerekirse yapmalı. Hatta daha da ileri giderek Amerikan başkanların isimlerini de vererek, defalarca bu konuda onları uyardığı ve raporlar sunduğundan bahsediyor. Kendisi de sosyal medya hesaplarında ve  TV programlarında bunu defalarca dile getirmiş bir ajan.

Bir de Trump’ın Pentagon için düşündüğü, 2003’te Irak’ın işgali sırasında Orgeneral olan “Kuduz Köpek” lakaplı  James Mattis var ki…   “Sizleri tekrar uğraştırmasın diye düşmanlarınızı öldürün” diye söze başlıyor.  “Çevrenize Nazik olun, profesyonel davranın. Ama tanıştığınız herkesi öldürmek üzere bir planınız da olsun.” diye de ekleyen  J. Mattis’ten sözediyorum.

Bu iki tip örneğinde olduğu gibi ABD başkanları ve yakın çevresinin Ortadoğu’ya bakışı böyle.  Ne yazık ki bölgeye şekil veren ve karar vericileri de etkileyenler yine bu kişiler. Hatırlarsınız, 1989’da Berlin Duvarı yıkıldığında artık dünyada birşeylerin değişmeye başladığına inanamaz gözlerle bakılıyordu. Hele ki iki yıl sonrasının SSCB’sinin dağılmasına ne demeli? Yaşı kemale erenler Gorbaçov’u da perestroika’sını da hatırlayacaklardır.

İki kutuplu dünyadan Yeni Dünya Düzenine geçişti bu. Aynen bir dolar üzerindeki piramidin altındaki yazının mesajı gibi: “NOVUS ORDO SECLORUM(Yeni Dünya Düzeni) Sovyetler gitmiş artık Ortadoğu’nun özellikle enerji eksenli “bu iştah veren sofrası” onları beklemekteydi. Herşey bir anda oldu bitti. İran’da Humeyni rejimi kuruldu derken, Irak-İran savaşı ile  tam 10 yıl iki ülke mesai ile savaştı. 9.00 top atışı ile başlayan savaş 17.30’da paydos edildi.  Saddam bir şekilde Kuveyt’e giriverdi. Derken, I. Körfez Savaşı ve Kuveyt’e 8 üs ve 20bin asker ile yerleşen ABD oldu.  Sonra Arap Baharları… Saddam, Kaddafi ve ardından birer birer düşen liderler. Silah tüccarlarıyla bölgede faaliyet gösteren ABD ve üsleriyle hemen her ülkede aktif askeri güç bulunduran ABD.  İstikrarsızlaşan bölge ve nihayetinde yıllardır devam eden  savaş. Son olarak epi-topu 2,5 milyonluk Katar’a çökmeye hazır sırtlanlar…

Bu kavga bitmez! Gerçekten Ortadoğu bir “han-ı iştiha” olduğu kadar orada güvenliğinin korunması gereken bir ülke var ki o da İsrail. Bütün denge ve stratejilerde, İsrail’in güvenliği konusu, hep masada en nadide yerini almaktadır. Denklemde oyun bozucu konumunda güçlü bir devlet olarak, Türkiye vardır.  ABD’nin 10.bin km’ den, Moskova’nın 2.500km’den Avrupa ülkelerinin  5bin km’den müdahil olduğu bölge, Türkiye için “bağırsan duyulur” mesabesindedir.

Ancak bu günkü Türkiye, fazla İRİ… Oysa Türkiye’ye biçilen rol “borçlarının faizini ödeyebilecek kadar varlıklı, ama hep muhtaç hep borçlu” bir ülkedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden yürütülen Türkiye karşıtlığına yönelik politikaların temelinde sindirilmek istenen ezik bir ülke hayali yatmaktadır. Ancak ne yaptılarsa olmayan bir durumla karşı karşıya bulunmaktadırlar. Bundan dolayı özellikle Almanya’daki densiz ve hadsiz protestoların arkasında bu düşünce yatmaktadır. Türkiye’nin özellikle güvenlik konusundaki haklı kaygıları, bölge ile ilişkilerinde temel belirleyici durumundadır. Son gelişmeler ışığında, Türkiye’nin Katar’daki üssünü kapatmasına yönelik Suudi’lerin şartları şimdilik reddedilmiş olsa da ABD bölgede ayağına dolanma ihtimali olan hiçbir “gücü”, sağında solunda istememektedir. Ve hala bölgede politika yapıcı, oyun kurucu olarak kalma niyetini sürdürmektedir.

Loading

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.