Pentagon Sosyal Bilimlere Yatırım Yapıyor
22 Eylül 2014
NEPOS ve CUMA – işçisin sen işçi kal
27 Ekim 2014

ÜNİVERSİTELERDE YENİ DÖNEM:  REKTÖRLÜK SEÇİMLERİ

Üniversiteler bir ülkenin dünyaya açılan yüzüdür. Bilginin cihanşümul niteliği en olumsuz şartlarda dahi onun yayılması ve anlatılmasını hem kolaylaştırmakta hem de gerekli kılmaktadır. Bir toplumda ihtiyaç duyulan en önemli şey, sadece o bilginin üretilmesi ve yayılması ile ilgili “ortamdır”,  akademik iklim…” Bunu çalışma barışından fiziki mekanlara, öğrenen, öğrendiğini uygulamaya koyan ve yayan bireylerden prosedürel ve bürokratik süreçlere kadar yaygınlaştırmak mümkündür.

Üniversiteyi, eğitim ve yetiştirme gözüyle değerlendirildiğinde, bir hizmet sunum alanı olduğu görülecektir. Kaynaklar bu amaçla bir araya getirilmektedir. Dolayısıyla devlet öncelikli olarak kendi uhdesindeki üniversitelerin etkin bir hizmet sunumu sağlamasını beklemektedir. Plan ve programların etkinliği, bütçe imkanları ve bu imkanların kullanılmasıyla ortaya çıkan hizmetin niteliği ile yakından ilgilidir. Bu yüzdendir ki üniversitelere, bilimsel / akademik, idari ve mali özerklik bahşedilmektedir. Bu özerkliklerin temel amacı, üniversite çalışmalarıyla ortaya çıkan sonucun, “istenen bir çıktı” haline dönüşmesidir.

Yeri geldiğinde makro planlara dahi uyumu beklenen eğitim-öğretim faaliyetlerinin temel hareket noktası, üniversiteleri -“toplumun finanse ettiği”- bir kurum olması gerçeğidir. Vergilerle karşılanan bir kamu hizmetinin çıktılarının sorgulanmasından daha tabii bir şey olamaben_rektor_falan_degilim_h9447z. Toplumun göz bebeği olan ve güven araştırmalarında her zaman üst sıralarda yer alan pek çok üniversitemizde rektör değişimleri gündem olmaya devam etmektedir. Rektörlük, hem temsil hem icraat makamıdır.

Atama sürecinde tercih, haliyle bir vazgeçiştir, bir başka şeyi veya kişiyi tercih etmemektir. Karar verici çok tercihler arasından sadece bir tanesini seçmektedir. Bu tercihin en rasyonel ve en seviyeli biçimde üniversitelerde gerçekleşmesi beklenir. Genel ve mahalli seçimler sonrası ya da seçim sürecinde gazete ve TV’lere malzeme olan üzücü olayların üniversiteler için olması beklenmez.

Kurumları var eden binalar ya da şahıslar değildir: ilkeler ve değerler, dahası kültür ve iş yapma biçimidir. Bu en bariz üniversitelerde görülecektir. Bu yüzden rektörlük seçimlerinde, bilimsel çalışmalar için elzem olan ideal çalışma iklimine odaklanmış, başarıların ödüllendirildiği, kimsenin ötekileştirilmediği; insan odaklı, insana ve çevreye değer veren, sorunların doğru teşhis edildiği, süratli ve akılcı çözümler üretebilen, vizyonu geliştiren dinamik bir kurumun oluşumuna yönelik düşünsel çabaları yoğunlaştıran bir ortamın teşekkülü hedeflenir.

Yeni Türkiye hedefinin karşılık bulduğu yer üniversiteler olacaktır. Ortak akıl ve birlikte başarma kültürü yeni yaklaşımların, bilim ve teknolojik açılımların, yeni nesil proje-stratejilerinin geliştirilmesi için kaçınılmazdır.

Çok değil, 2010 yılındaki Anayasa oylaması ile birlikte devletin farklı kurumları farklı bir kurumsal yapı ve kadro eksenine girmişti. Yıllarca kadro taleplerinin ötelendiği ve ertelendiğini düşünen “iktidara aç” küçük ama  “örgütlü” gruplar etkin bir şekilde bu hedeflerini gerçekleştirmek için bir fırsat yakalamış oldu. Ancak ihmal edilen W. Osborne’nin sentezci yönetim diye adlandırdığı anlayışın uzağında gerçekleşen olaylardı. Osborne, yönetimin sürdürülebilirliğini “çatışmaların uzlaştırılması” ile açıklamaktadır.  Dışlanan her olgu, kişi ya da grubun meşru hak ve taleplerinin karşılık bulmadığı her vasat, “hukuksuzluğa davetiye” çıkartacaktır. Yeni  dönem bütün bu olumsuzlukların aksine; üniversitelerimiz için yeni güzelliklerin müjdecisi olacaktır.

Pırıl pırıl genç beyinler, Türkiye’nin yeniden şekillenmesinde ve gelecek tasarımında etkin rol alacaktır. Aydınları susan bir toplum gerçekten susturulmuştur. Bin yıldır “yeni şeyler söyleme arzusu” bizim kültür kodlarımıza işleyen bir gerçektir. Rektör atamaları bu anlamda, durağan ve kendisinden başkasına faydası olmayan “oluşumlar” ile  açık ve hesap verebilen, ürettiği bilgiyle meydan okuyan “değer” katan,  münbit bir iklim oluşturan kişi ve gruplar arasında cereyan etmektedir. Tercih siyasi iradededir. Atamalar akademik olsa da sorumluluk siyasidir.

Feraset, büyük bir rehberdir: Kazanacak olan ülkemiz ve geleceğimizdir…

Bu arada tekrar söylemiş olayım:” Ben Rektör falan değilim…”

Loading

2 Yorumlar

  1. Nazmi dedi ki:

    Yeni dönem beraberinde yeni şarkılar getirir. Yeni nesil insanlara geçerliliğini kaybetmiş yönetim şekilleri zorla dayatılamaz.Şayet kendi küçük işlerimiz ve kaygılarımızın peşine düşersek feraset gösterebilir miyiz.?
    Yönetici nasıl birisi olursa olsun her zaman yönetilmeye talip olanların bir parçasıdır. Onlar nasılsa onu yönetenler de öyledir.

  2. görünüşe aldanma dedi ki:

    Rektör Adaylarına bu çileli yolculukta başarılar dileriz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.