Ekonomi bir yanda kamu-özel sektörü; öte yanda STK ve uluslararası örgütleriyle bir bütündür. Her aktörün davranışı bir diğerini etkilemektedir. Ekonomi bütün bu değişkenler içerisinde kendi yolunu bulmaktadır. Bu yüzden başta dış ticaret açığı olmak üzere büyüme, enflasyon, cari açık ve kamu borç stoğu gibi veriler hassasiyetle takip edilmektedir. Bazı verilerdeki kırılganlık bazen binaların zemine oturması gibi konumunu ve durumunu sağlamlaştırmaktadır.
Bahsi geçen veriler arasında yer alan %2,9 olarak açıklanan büyüme rakamlarının yeterli ve tatmin edici bulunması beklenemez. Ancak Avrupa’da devam eden durgunluk, güneydeki yangının yayılma eğilimi ve kuzeyde Rusya’da yaşanan daralmanın ardından daha iyi bir tablo beklemek aşırı iyimserlik olarak görülmelidir. Komşulara ya da dünyaya bakarak (%1,3), bizim büyümenin daha iyi olduğuna dair bir takım değerlendirmelerin haklılık payı olmasına rağmen arzu edilir bir seviyede olmadığı açıktır. Yorum istemeyen bir tarzda, konumunu korumanın da bir başarı boyutu olduğu görülmektedir. Ancak Türkiye gibi kendisine iddialı “2023 Hedefleri” tanımlayan bir ülke için verilerin, bu hedefler doğrultusunda su gibi akması beklenir.
Ekonomimiz hala daha yapısal bir takım reformları beklemektedir. Hükümet birbiri peşisıra Öncelikli Dönüşüm Programları açıklamaktadır. Enerji, otomotiv ve medikal ürünler yoğun teşvik sepetindedir. Şöyle Türkiye ekonomisinden sözederken, 2014 yılı cari fiyatlarıyla ağız dolusu 1 trilyon 750 milyar TL düzeyinde bir ekonomi demek telaffuz ettiğimiz rakamlar açısından önemlidir. Dolar bazında kişi başı 10400 ABD doları rakamı göze gelmekte birlikte “büyüme platosu”nun bizi oyaladığı ve “orta gelir tuzağı” olarak adlandırılan bu seviyelerden bir üst basamaklara geçişte zorlandığımızı göstermektedir.
Türkiye, tarımı bilen ve üretebilen bir ülke olarak, tarımda %1,9 oranında daralmıştır. dünyada tarım ürünleri fiyatları gerilemesine rağmen, Türkiye’de başta buğday olmak üzere özellikle yem hammaddesi maliyetinin giderek artmaktadır. Hayvancılık sektörü Avrupa’nın en büyüğü haline gelebilecek olmasına rağmen; sektördeki ithal hammadde bağımlılığı nedeniyle 9 milyon ton ithalat için $ 3,8milyar ödenmiştir.
Sanayi ve hizmetler sektörlerine bakıldığında sırasıyla %3,5 ve %4 büyümüşlerdir. Bu büyüme üretime de yansımıştır. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı %2,9, orta yüksek teknolojili ürünlerin payı %29 oldu. Konuyu ithalat açısından değerlendirdiğimizde yüksek teknolojili ürünlerin 2015 Şubat ayı imalat sanayi ürün ithalatı içindeki payı %14,8, orta yüksek teknolojili ürünlerin payı ise %44,4 olarak gerçekleşmiştir.
Ekonomiden gelen en iyi haber 2014 için istihdamın %5,4 oranında artarak, 1 milyon 332 bin kişiye iş imkanı sağlamasıdır. 2015 için ihracata konulan $173 milyar düzeyi istihdam rakamlarında iyileşmeye yol açabilir.
Sadece Türkiye yok alemde…. Dünyanın büyük ihracatçı ülkelerinin 2015 Ocak ayı ihracat rakamları dünya çapında bir gerilemenin habercisi durumundadır. Mesela aynı dönemde Almanya’nın ihracatı (-%15), İngiltere’nin (-%20,5), İspanya’nın (-%21,3), İtalya’nın (-%18,2), Brezilya’nın (-%14,5), Hindistan’ın (-%11,2), Rusya’nın (-%30,5) ve son olarak Çin’de dahi ihracat (-% 3,3) gerilemiştir.
Barış Manço’dan bir nazire yapmak istedim: “Dünya duruyor dostlar…”
ilerlemenin yolu küçük küçük de olsa “ilerlemek”te ve “daha iyi yapmakta”… reçetesi, “yapısal reformlarda”…